17.06.2012

permadan sonra acımasızca şekil verilmiş saçlar

na böyle kalıp gibi
dün akşam ani bir kararla saçlarıma perma yaptırdım.
herşey iyiydi hoştu taa ki, kuaför el çabukluğu marifet deyip benim itiraz etmeme kalmadan saçıma yarım kilo jöle yarım kilo köpük boca edinceye kadar.
neymiş, permadan sonra iki gün saçımı yıkamam yasakmış da, şekil versinmiş, idare edeyimmişş.

kozalak gibi çıktım kuaförden.
dışarda nassı bi rüzgar piiiuvvvv.... nassı esiyo, uçuyo çerçöp, plastik poşetler ve bir takım gaste başlıkları.
rüzgar kadıköy'de herşeyi dağıtıyo, yalnız bi benim kafa sabit.

neil armstrong'un ay yüzeyine diktiği amerikan bayrağı gibiydim dün gece.
dün gece yastık niyetine saçıma yattım sevgilim, n'oolur bir süre eve gelme.

14.06.2012

prometheus (ya da aldırma gönül)

dün sinemadan çıktığımda beni gören, yüzümden, gördüklerime bir anlam vermeye çalıştığımı  okuyabilirdi. filme, hakkında hiçbir fikrim olmadan girdiğim için aldatıldım diyemiycem ama yönetmenine ve adına aldandım diyebilirim.

filmin ilk yarısı iyiydi izliyoruz efendi gibi. hayatın anlamı, ölüm muamması, yaratıcının tüzel kişiliği, insan mühendisleri filan büyük sorular, büyük mevzular dönüyor. sevgilimin elleri sinemanın klimasından üşüyor,  olaylar giderek tırmanıyor.  ve film, bilim kadını elizabet'in gelişmiş bir ameliyat kapsülüne girip kendi kendini sezaryan etmesiyle en azından benim için bir anda çığrından çıkıyor. "sıçtın ridli" diyorum içimden. yemişim çok gelişmiş kapsülünü! kadın kapsüle boylu boyunca yatıyor, kendine iğneler vuruyor(lokal anestezisini de kendi yapıyor hasbam) kapsülün tepesindeki neşter karnını boydan boya kesiyor. hem kesiyor hem tendürdiyot püskürtüyor, okk kadar gelişmiş. göremedim ama kapsülde o esnada açılan yaraya üfleyen bir boru da vardır eminim. açılan yerden tipsiz ve sinirli bi yaratık çıkıyor. derken medikal zımba devreye giriyor. çat çut çat çut kadının karnındaki boydan boya kesiği zımbalıyor. geçmiş olsun demeye kalmadan hoop bakıyosun hanım kızımız taburcu! başında bi doktor olsa, biraz istirahat ediniz derdi şüphesiz. ama yok, bizim deli kız kalkıyor ameliyat masasından. ve koşuyor allah koşuyor. bari kapsülün dibinde biraz kendinden geçseydi, bayılsaydı kalsaydı. belki yine filme karşı ciddiyetimi kaybetmeyebilirdim ama ben bittim yaa. beni bitirdiniz yaaa.  izlerken karnıma ağrılar girdi. zaten o sahneden sonra daha da iflah olmadım. kız nereye gitse benim aklımda o ameliyatlı karnı.
bi ara bi acıyla bağırıyor, o da tulum giyerken meme ucu mu sıkıştı artık noolduysa. 
sezaryan oldu bitti burcu, unut onu. 
unutamıyorum ridley, olmuyor.

mevzu bi yere bağlanacak mı acaba diye düşünerek izlemeyi sürdürüyorum. allahın cezası kız hala koşuyor, biz de artık ridley amcamın peşinden saçmalıktan saçmalığa koşuyoruz. hayatın anlamıydı, ölüm muammasıydı, yaratıcı kimdi filan hak getire. ya da ko götüne. neyse ki sevgilimin elleri ısındı.

bu devirde gemisini yürüten kaptan
filmde meraklı ve işgüzar robotu adamım michael fassbender oynuyor. o da bi alem robotkişi. takılıyor ortamlarda aq. her boka o kadar burnunu sokuyor ki, en son hamdi abi' ye bağlıyor zaten.

bu arada ismine aldanıp gittiğim filmin içinde geçen "prometheus" 'u ise kamyon ismi gibi düşüncez. selvi boylum al yazmalım'daki ilyas'ın kamyonu aldırma gönül gibi. garibanın kamyonu var isim koyar zenginin uzay gemisi var isim koyar. insan her yerde insan. adam prometheus diye okşuyor gemisini, kime ne?

üzgünüm ridley, bizimle değilzin.

son bi not: alien'i hala izlememiş biriyim. belki fransızlığım ondandır. en güzel notu en sona bıraktım galiba hehe. banane be!