29.11.2013

Wally'nin elektrikli battaniyesi

bu filmin farkına varmadan da bir gün ölüp gidebileceğimi düşündükçe tüylerim ürperiyor. 

My dinner with Andre, 1981 yapımı, tek mekanda iki kişinin sohbetinden ibaret bir film. takip etmesi zor ama dağılmazsanız filmin size vereceği düşünceler çok. Filmin ilk yarısı izleyiciyi zorlayabilir, ama ilk yarıyı dikkatle dinleyip atlatanlar şüphesiz ki muradlarına ereceklerdir. 

wally, senin benim gibi batı medeniyetinden nasibini fazlasıyla almış, başka bir yaşam biçimi aramamış, ilgilenmemiş kendi halinde bir adam; 
Andre ise batılı dünya görüş ve yaşayışına alternatifler arayıp bulmuş, en azından başka türlü bir bakışı anlamadan reddetmemiş bir adam. 

eğer uzun zamandır bir dostunuzla bir araya gelip kaydadeğer bir sohbet yapamamaktan yakınıyorsanız, bakın bu filmde en azından yapılmışı var :) 

film afişinden sonraki kısım filmdeki diyaloglardan dayanamayıp yaptığım alıntılardır, film zaten diyalogdan ibaret olduğu için okursanız izlemiş kadar olursunuz, yapmayın. 


A: Belki de Wally, neler olup bittiğini bilememe sebeplerimizden birisi de, rol yapmaya kadar dalmamızdır.Grotowski'nin tiyatroyu bırakmanedenlerinden birisi buydu.İnsanların yaşamlarında o kadarmükemmel rol yaptıklarını düşünmüş ki......tiyatroda rolyapmayı gereksiz......ve iğrenç bulmuş.Sence de bir doktorun......beklentimize uygun görünmeyeçalışması şaşırtıcı değil mi?TV'de bir terörist gördüğündetıpkı bir teröriste benzer.Öyle bir dünyadayız ki,babalar......veya bekârlarveya sanatçılar......hepsi birilerininhayallerindeki baba, bekâr......veya sanatçı, görünüş ve davranışlarınaulaşmaya çabalıyorlar.Hepsi, her an nasıl davranmalarıgerektiğini biliyormuş......gibi davranıyorlar......ve hepsi de kendisindenemin görünüyor.Tabii özel olarak insanlarkendilerine karşı karışıklardır.Yaşamlarında neyapmaları gerektiğini bilmezler.- Kendine yardım etme kitapları okurlar.Bu kitaplar o kadar dokunaklıdırlar ki,başkalarının nasıl......olduklarını öğrenme konusundane kadar ümitsizce meraklı......olduğumuzu gösterirler......her ne kadar süreklibu rolleri oynasak da......kendi gerçekliğimizi,devamlı başkalarından saklarız.O kadar komik bir cehaletiniçinde yaşıyoruz ki.
eğer alışkanlıklarla yaşıyorsan......esasında yaşamıyorsundur.Eğer sırf alışkanlıklardan yemek yiyorsanyemeğin tadına bakmazsın......ve başına gelenlerin nelerolduğuna dair bir fikrin yoktur.Yine bir hayal âlemine dalarsın.
W: Peki şu olabilir mi, bu hayal âleminde yaşıyoruz......çünkü gün içerisinde bizi etkileyeno kadar çok iş yapıyoruz ki......bir şekilde bunun bilincinde olamıyoruz?Geçtiğimiz Noel'de...Debby ve bana elektriklibattaniye vermişlerdi.Eski hayatımızın yanındao kadar olağanüstü bir......ilerlemeydi ki bu,bizim için muhteşemdi.Elektrikli battaniyen olmamasındanoldukça farklı bir durumdu bu......ben de bazen düşünüyorum,bana olan etkisi nedir?Bazen öyle hissediyorum ki...Eskisi gibi uyumuyorum.
A:Hayır, değildir.
W: Ve... Rüyalarım da biraz değişti......sabahları kalktığımdabiraz farklı hissediyorum.
A: Elektrikli battaniyeyi hayatta kullanamam.Öncelikle, elektrik çarpacağından korkarım.Hayır, teknolojiye güvenmiyorum.Ama esas olarak da Wally,bence böylesine bir konfor......seni gerçekliktenkopartıp ayırır.- Yani, eğer bir elektrikli battaniyen yoksa......evin soğuduğu ve üzerine bir battaniyealma ihtiyacı hissettiğin......zaman veya dolaba gidip evindekibattaniyelerin yığınını örttüğünde......soğuk olduğunu anlarsın.Bu, 'şeyler' arasında bir bağıntı kurar.Başkaları için merhamet duy...Peki yanındaki kişi üşüyor mu?Bu dünyada başkaüşüyen insanlar var mıdır?Ne soğuk bir gece!Soğuğu seviyorum.Tanrım, hiç fark etmemişim.Battaniye istemiyorum. Üşümek güzel bir şey.Hatta soğuk olduğu için sanadaha fazla bile sokulabilirim.Senin tarafından hatırlanan şeyler.Elektrikli battaniyeyi açıyorsun,sakinleştirici gibi oluyor......veya televizyon izleyereklobotomi yaptırmak gibi.Sanırım yine hayallerâlemine girdin.Mevsimler, kış, soğuk gibimuazzam çevre şartlarının bize......hiç bir etkisinin olmadığıbir ortamda yaşamak, sence......bize ne yapıyor Wally?Nihayetinde hepimiz hayvanız.Bu ne anlama geliyor şimdi?Bence şu anlama geliyor,güneşin, ayın, gökyüzünün......ve yıldızlarınaltında yaşamaktansa......kendi kurduğumuz hayalibir dünyada yaşıyoruz.

W: Evet ama elektrikli battaniyemdenasla vazgeçmezdim André.Çünkü New York kışınçok soğuk olur.Evimiz soğuk oluyor.Çevre şartlarımız zorlu.Demek istediğim hayatımızolabildiğince çetin.Hayatımıza rahat ve huzur katan birkaçşeyi de yok etmenin yollarını aramıyorum.Hatta bilakis daha fazlarahatlığın peşindeyim......zira dünya yeterinceyıpratıcı zaten.Kendimi korumaya çalışıyorum......çünkü etrafında nereye baksan kaçınman gereken bu yıpratıcı etkenleri görüyorsun.
A: Ama Wally, bunun... rahatlığıntehlikeli olduğunu göremiyor musun?Tamam, rahat olmayı seviyorsun,rahat olmayı ben de seviyorum......ama rahatlık seni tehlikelibir sükûnete götürebilir.Annemin tanıdığı birhanım vardı, Bayan Hatfield......dünyadaki en zenginkadınlardan birisiydi......ve zafiyetten kırılıyordu çünküsadece tavuk yiyebiliyordu.Tavuk seviyordu Wally,ve sadece bunu yiyordu.Ve esasında vücudu aç kalıyorduama bunu fark etmiyordu......çünkü tavuk yerken gayet mutluyduve nihayetinde öldü.Gerçekten şu an hepimizin BayanHatfield gibi olduğuna inanıyorum.Elektrikli battaniyelerimiz ve tavuğumuzlagüzel, rahat zamanlar geçiriyoruz......ama bu arada da açlık çekiyoruz çünkügerçeklilikle bağımız o kadar kesilmiş ki......kendimize gerçek yiyecek bir şeyler bulamıyoruzçünkü dünyayı görmüyoruz.Kendimizi görmüyoruz.Hareketlerimizin başkalarınınasıl etkilediğini fark etmiyoruz.
W: Tanrım, başka insanlara karşıolan tutumumuzdan bahsettiğinde......kendimi düzgün......iyi bir insanmışımgibi düşündüm, bilirsin......işte makul bir şekilde,günlük karşılaştığım...çoğu insana arkadaşçadavrandığımdan dolayı.Ben, gerçektenkendini beğenmiş biriyim.Şu güne değin dünyamıniçeriğine baktığım zaman......tamamen iyi bir insanolduğumu düşünüyorum......arkadaşlarım dediğimküçük bir insan topluluğu......ve bu küçük dünyamızda, hobimizolan tiyatro filan gibi şeyler yüzünden......tanıdığımız az miktarda kişi.Gerçekten kendi halinden memnun biriyim.Kendimle oldukça mutluyum.Kendimden bir şikâyetim yok.Yani bununla yüzleşelim.Dışarıda kocaman bir dünya var ve benbunun hakkında asla düşünmüyorum.Bu dünyada nasıl yaşadığım konusundakesinlikle sorumluluk almıyorum.Yani eğer, Afrika'nın herhangi biryerinde açlık çeken bir insanla......bir nevi aynı sahneyi paylaştığımın......gerçekliği ile yüzleşmişolsaydım, kendim......hakkımda bu kadar daiyi hissetmezdim.Ben de doğal olarak tüm bu insanlarıkendi algımdan kaldırdım.Tabii ki gerçek dünyanınkoca bir kesimini......görmezden geliyorum.Ama açıkçası, bilirsin...Bir oyun yazdığımda, bir nevi, zannedersemyapmaya çalıştığım şeylerden bir tanesi......kendime bir parça gerçeklikseçiyorum ve bunu seyirci......ile paylaşmaya çabalıyorum.Yani... Yani günümüzdetiyatronun......berbat halde olduğunuhepimiz biliyoruz.Yani... En azından bundan bir kaç yıl öncetiyatroyu önemseyen kişiler......"Tiyatro öldü"filan derlerdi.Artık insanlar tiyatroyu önemsizbir biçimde tanımlıyor......ve bu... Tanrım......Tiyatro ile ilişiği olan ve artık böyleşeyler seyreden insanlar tanıyorum...Yani bir kaç yıl önce,aynı bu adamlar......bu oyunlardan bazılarınıgörseler dahi utanırlardı.Yani, eskiden böyle şeylerinyüzeyselliği nedeniyle......dehşete düşerlerdi,keyifleri kaçardı.Ama artık, "Ne kadarda güzelmiş" diyorlar.İnanılmaz bir şey.Bu tavrı ciddendayanılmaz buluyorum çünkü......tiyatronun gerçekten önemlibir şeyler yapabileceğine inanıyorum.Tiyatronun, insanların gerçeklikle buluşmasınayardım edebileceğini düşünüyorum.Şimdi sen bunu böyle hissetmiyor olabilirsin.Bunu saçmalık olarak görebilirsin.
A: Evet ama Wally,ikilemi görmüyor musun?İçinde bulunduğumuz dönemihesaba katmıyorsun.Yani tabii ki tiyatro bunu yapmalı.Her zaman bunu hissettim.  Bir şekilde, heyecanın senibunaltmadığı ama aynı zamanda......insanların çokeğlendirici ve heyecanlı......gözlem yapabildiği bir tiyatroya yapılabildi.  Sorulması gereken soru, tiyatronun, seyircisiiçin bunu yapıp yapamayacağıdır.Şu anda yapabilir mi?Çünkü, günümüzde insanlar o kadar derin uykudalar ki......seyircinin daha rahat uyumasınayardım edecek, böylesine yüzeysel......oyunlar sahneye koymadığınmüddetçe, tiyatroda......ne yapacağını bilmekoldukça güçtür.Çünkü, bak, eğer senin gibi yazarların,ciddi ve çağdaş oyunlarını......sahneye koyarsan......başka bir yönden seyirciyiuyuşturmaya yardım etmiş olursun.Demek istediğim Wally......oyunlarının birinde, insanlaraaslında tamamen yalnız... ...olduklarını, birbirlerineulaşamadıklarını ve yaşamlarının......ümitsiz olduğunu gösterdiğinde,bu seyirciyi nasıl etkiler?Veya dünyamızda çarpıcı seksüelolaylar, terör ve şiddet olayları......dışında başka bir şey yaşanmadığınıgösteren bir oyun nasıl etki eder?Bu uyuyan seyircileriuyandırmaya yarar mı?Hiç zannetmiyorum,çünkü bence bir oyunda......böylesine bir dünyayı resmetmen,içinde yaşadıkları......dünyanın tıpatıpaynısı olacaktır.Yani yaşadıkları hayatınve ilişkilerinin zor ve acı olduğunu......zaten biliyorlar.Ve eğer televizyonda akşamhaberlerini izliyorlarsa......zaten tecavüzlerle, cinayetlerle,metroda kopan ellerle......anne ve babasını penceredenaşağıya iten çocuklarla dolu......korkunç ve karışık birevren olduğunu görüyorlardır.Böyle bir oyun onlaraizlenimlerinin doğru olduğunu ve bundan......kesinlikle çıkışlarıolmadığını söyler.Yapabilecekleri hiçbir şey yoktur.Bıkkın ve zayıf birhale bürünürler.
Bak, Polonya'daki grubumunayarladığı, ormanda......benim için düzenledikleri vaftiztörenini ele alalım örneğin.Burada bir tiyatroda bulunan bütünunsurların olduğu bir şeyin örneği vardı.Üzerinde dikkatli çalışılmıştı.Dikkatlice düşünülmüştü.Zarif bir zevk ve sihirleyapılmıştı.Ve esasında bir şeyyaratmışlardı......ki bu da aslında bir seyirciiçin düzenlenmişti, benim için.Ama içerisinde ayin,sevgi, sürpriz, akıbet......giriş, gelişmeve sonuç olan......inanılmaz güzelliktebir tiyatro eseri yarattılar.Ve tek seyircilerini, benim,üzerimde olan etkileri......tamamen çok olumluydu.Beni uyuşturmadı.Beni canlandırdı.
W: Evet, ama yani, imkânsızolduğunu mu söylüyorsun...Yani, demek istediğim...insanların dâhil olacakları......Polonya'da biraz tuhaf bir vaftiztöreni veya Everest Dağı'nda......yaşanacak değişik bir deneyiminharicinde, insanları uyandırmanın......hiçbir yolu olmadığı sonucuna ulaşmak biraz can sıkıcı değil mi?Çünkü... işin kötüolan tarafı, eğer herkesi......Everest'e götürmemiz gerektiğini......söyleyecek olursan, bu oldukça......zor olacaktır, çünkü herkesi birdenEverest'e götüremeyiz.Tarihte, hastaları kurtarmak içinbu kadar sert önlemler alınmasına gerek......kalınmayan dönemlermuhakkak olmuştur.Yani, insanlara güçlü veya anlamlıdeneyimler kazandırmak için......
Bir zamanlar oturup yazabileceğinzamanlar vardı, ne bileyim, örneğin......Jane Austen'in"Aklı ve Tutku" kitabı gibi. Ve eminim ki bunu okumuş olan insanlar güçlübir deneyim kazanmışlardır. Bundan eminim.Şimdi diyorsun ki günümüzdeinsanlar bunu anlamazlar.Belki bu doğrudur. Ama diğer yandanhiç mi bir yazıda veya oyunda...Yani insanların görebilmesiiçin gerçekliğin......resmedilmesi, halen yazarınmeşru görevi değil midir?Yani söylesene, niçin bir anlığınagerçekliği algılamak yerine......Everest Dağı'na birseyahati talep ederiz?Yani Everest Dağı, New York’tandaha mı gerçek?Yani New York gerçek değil mi?Yani bence, bu restoranın yanındakitütüncü dükkânında neler......olduğunun tam anlamıylafarkında olsaydın, bence bu......aklını başından alırdı.Yani bir tütüncü dükkânında,Everest Dağı'ndaki kadar......fark edilebilecekgerçeklik yok mudur?Sen ne düşünüyorsun?
A: Sadece orada Everest Dağı kadargerçek bir şey olduğunu düşünmüyor değilim......hatta o kadar bir farklılıkolduğunu da düşünmüyorum.Çünkü gerçeklikbir nevi bir üniformadır...
W: eğer algılaman......yani, eğer kenditertibatın düzgünce işliyorsa......Everest'e tırmanmanilgisiz bir hal alır, saçmalaşır......çünkü bu, demek istediğimtabii ki bir noktada......muhakkak yedinci caddede olanbir tütün dükkânından farklıdır.
A: Sana katılıyorum Wally.Ama sorun, insanlarınartık tütüncü dükkânını görememeleri.'Şeyler' artık insanlarıeskisi gibi etkilemiyorlar.Bundan 10 sene sonra,insanlar bir şeylerden......etkilenmemek için ceplerinden10,000 dolar ödeyip......kısırlaştırılsalar çok güzel olurdu.
W: Peki sence neden böyle?Niçin böyle oluyor?Günümüzde artık insanlar tembeloldukları için mi, sıkıldıklarından mı?Yani tıpkı bütüngün küvette yatarak......plastik ördeğiyle oynayıp"Şimdi ne yapsam"......diye düşünen sıkılmış......şımarık çocuklar gibiyiz.
A: Peki. Tamam, sıkıldık.Artık hepimiz sıkıldık. Peki Wally, dünyada şu angördüğümüz bu can sıkıntısının......paraya dayalı, baskıcı birdünya hükümeti tarafından......uygulanan, şahsen sürdürülenşuursuz bir beyin yıkama işlemi......tarafından yaratılmışolabileceği, bütün bunların......bir kişinin düşünmesine göre dahakorkunç olduğunu ve bunun......ferdi bir hayatta kalmamücadelesinden ziyade......canı sıkılan birisiniuyuduğunu ve uyuyan......birisinin "Hayır" diyemeyeceğinihiç düşündün mü?
Bu insanlarla görüşüyorum...Bir kaç gün önce......fazlasıyla hayran olduğumbirisiyle tanıştım.İsveçli bir fizikçi.Gustav Björnstrand.Bana artık televizyonseyretmediğini......gazete ve dergiokumadığını söyledi.Bunları tamamenhayatından çıkartmış......çünkü şu anda, bir tür Orwell tarzı kâbustayaşadığımızı ve işittiğimiz her şeyin......bizi birer robota çevirmeyeyardım ettiğini düşünüyor.Findhorn'dayken, hayatını ağaçlarıkurtarmaya adamış, olağanüstü......bir İngiliz ağaçuzmanı ile tanıştım.Sekoyaları korumak için Washington'dakilobi faaliyetlerinden yeni dönmüştü.84 yaşındaydıve hep bir sırt çantasıyla gezerdi......çünkü bir sonraki günnerede olacağını bilmezdi.Findhorn'da tanıştığımızzaman bana nereli olduğumu sordu."New York" dedim, "New York.Ne kadar ilginç bir yer...""...Sürekli olarak gitmek istediğini söyleyiphiç gitmeyen çok New Yorklu tanır mısın?" dedi."Evet" dedim, "Neden gitmediklerinibiliyor musun?" dedi.Bir sürü sıradan fikir söyledim."Bunların hiç birisi olduğunu sanmıyorum." dedi."Bence New York yeni model birtoplama kampıdır...""...üstelik bu kamp bizzatmahkûmları tarafından inşa edilmiştir...""...mahkûmlar aynı zamanda gardiyandırve inşa ettikleri bu şeyle gurur duyarlar.""Kendi hapishanelerini inşa ettiler."Ve hem mahkûm,hem gardiyan oldukları......şizofrenik bir hal aldılar.""Ve bunun, lobotominin sonucunda,ne inşa ettikleri bu hapishaneyi......terk etmeyene de görebilmeye......muktedir oldular."Ardından elini cebine soktu vebir ağaç tohumu çıkarttı......ve "Bu bir çam ağacı" dedi.Avcumun içerisine bıraktıve "Geç olmadan kaç" dedi.
Bak, üzerindeniki veya üç yıl kadar geçti...ve Chiquita'yla, gerçekten gitmemiz gerektiğinedair rahatsız bir hissimiz var.30'ların sonunda, Almanya'dakiYahudiler gibi hissediyoruz.Git buradan.Tabii problem nereye gidileceği.Çünkü bütün dünyanın aynıyöne gittiği gayet açık.Bence 1960'lı yıllar insanoğlunun yok olup gitmeden......evvel son kez ileriatıldığı zamanlar olabilir......bugün ise geleceğingeri kalanının başlangıcı ve...bundan sonra etrafta hiçbir şeyhissetmeyen, hiçbir şey düşünmeyen......robotlar dolanıyor olacaklar.Bir zamanlar düşünceleri vehisleri olan insan denen......bir türün yaşadığını,tarihin ve hafızanın silinmekte......olduğunu, çok yakın......bir zamanda gezegenin üzerindebir yaşam sürdüğünü......anımsayacak bir kişininbile kalmayacağını......hatırlatacakkimse olmayacak.

...Ben yeni bir dile ihtiyacımız......olduğunudüşünüyorum......kalbin diline......tıpkı Polonya ormanındaki gibi,dile ihtiyaç duyulmayacak bir dile.İnsanların arasında yeni birşiir türü olacak, bu yeni dil......bu bize balın yerini söyleyen,dans eden arının şiiri olacak.

W: Pekala...Bütün bunlara karşınsamimi cevabım ne bilmek ister misin?Samimi yanıtımı duymak ister misin?Gerçek, samimi cevabım...Ben sadece hayattakalmaya çalışıyorum, anlatabildim mi?Yaşayabileceğim kadarpara kazanmaya......kiramı ve faturalarıödemeye çalışıyorum.Ben...Hayatımı yaşıyorum.Evde Debby'lekalmayı seviyorum.Charlton Heston'ınotobiyografisini okuyorum.Hepsi bu.Bazen, ara sırabilirsin işte...Debby'le beraber dışarı çıkıyoruz,partiye filan gidiyoruz.Ve kimi zaman kısıtlı yeteneğim bir arayagelir ve oyun yazabilirsem......bu çok,çok güzel oluyor.Başka insanların yazdıklarıküçük oyunları, bu oyunlarla ilgili yazılmış......incelemeleri okumayı, insanlarınyorumlarını, insanların yorumlarını......yorumlayan insanlarınyorumlarını seviyorum.Bir de küçük bir not defterine yazdığımufak tefek işlerim ve sorumluluklarım var.Bu defterin üzerindedurmaktan, sorumluluk......almaktan, ayakişlerini yapmaktan ve bunları......defterden silmekten hoşlanıyorum.Yani bilemiyorum, nasıl olur da başkabirisi benim Charlton Heston'ın......otobiyografisini okurken aldığımdan......daha fazla keyif alabilir......veya sabah kalkmaktanve bütün gece beklemiş......soğuk, içinde hamam böceğiveya sinek ölüsü olmayan......bir bardak kahvenin sabahonu içmemi beklemesinden.Uyandığım zaman çokheyecanlı oluyorum......kahveyi orada, tam daistediğim şekilde görüyorum.Yani, gerçekten nasıl olur da......başka biri, başka bir şeydendaha fazla keyif alabilir düşünemiyorum.Tabii... Tabii muhakkak içindehamam böceği, ölü bir hamam böceği......olsa hayal kırıklığınauğrarım ve üzülürüm.Ama yine de... Bundandaha fazlasına......ihtiyacım olduğunu dadüşünmüyorum.
Oysa sen günümüzdeherhangi birisinin anlamlı......bir hayatı......olmasının tasavvur edilemeyeceğini,herkesin mahvolmuş durumda......olduğunu ve merkezlerdençok uzak yerlerde......yaşamamız gerektiğinisöylüyor gibisin.Senin için bile olsabuna inanmıyorum...Sen de bunun... Sabahları uyandığında,bir yanında Chiquita'nın......diğer yanında çocuklarınınolması, gelen......Times gazetesiniokuyabilmek hoş değil mi?Belki bir oyunu yöneteceksindir,belki yönetmeyeceksindir.Ama yönetip yönetemeyeceğinbu oyunu boş ver.Niçin böyle olsun... Neden arkanayaslanıp detayların keyfini çıkartmıyorsun?Yani enfes bir bardak kahveve bir parça kakaolu kek olabilir.Neden bundan dahafazlasının olması......veya olduğunu düşünmekgerekli olsun ki?Demek istediğim, nedenbahsettiğini gerçekten anlamıyorum.Yani... Yani neydenbahsettiğini biliyorum......ama neyden bahsettiğinigerçekten anlamıyorum.Seninle tamamenhemfikir olsam dahi......hatta hiç kimsenin kişisel mutluluğasahip olamayacağı düşüncesini......kabul etsem bile......hayatı mükemmelleştirmeninyolunun......batı medeniyetini reddedip,tuhaf inanışların......olduğu zamanlarageri dönmek......olduğu fikrini kabul edemem.Bunun hakkında konuşmayanasıl başlayacağımı bile bilmiyorum......ama bilirsin işte, Orta Çağ'da......bugünkü bildiğimiz şekliyebilimsel düşünce oluşmadan önce......insanlarher şeye inanırlardı.Her şey gerçek olabilirdi...Bakire Meryem heykeli......konuşabilirveya ağlayabilirdi.Ama sonra muhteşembir şey oldu......batı dünyasındaki bilimselgelişmelerle birlikte......bazı şeyler yavaş yavaşbilinir ve anlaşılır hale geldi.Yani açıkçası......bilimdeki bütün düşüncelersürekli gözden geçirilirler.Bütün amaç budur.Ama en azından evrenin birşekli ve düzeni olduğunu, ağaçların......insanlara veya tanrıçalaradönüşmediklerini ve böyle......olmaması için gayetgüzel nedenler olduğunu......ve hemen her şeyeinanamayacağımızı biliyoruz.
Yani hakikaten......diyelim ki, bir Çin restoranındanbir şans kurabiyesi alıyorum......ve bunameyilim olsa dahi......rahatça söylerkenzorlanırım.Bunu okuyorum,okuyorum ve...Bir nevi içgüdüsel olarak...Bilirsin, şöyle şeyler yazarlar.."Koyu saçlı bir beyle yapacağınızkonuşma sizin için önemli olacak"......işte içgüdüsel olarak düşünüyorsun,"Koyu saçlı kimi tanıyorum." diye."...Konuştuk mu?Ne hakkında konuştuk?"Başka bir deyişle, içimde benionu okumaya iten bir şey var......ve içgüdüsel olarak, geleceğedair bir kehanet olduğunu varsayıyorum.Ama bilinçli bir şekilde düşününce ki buhayata bakışımın kökenini oluşturur......Böyle bir fikre kapılmamak içintamamen değişmem gerekir.Bilinçli şekilde düşündüğümdefikrim, bundan yıllar......önce kurabiye fabrikasında yazıldığı vebenimle ilgisi olamayacak basit bir şey olduğu.Yani, benim elime geçmişolması gerçeği...Yani bunu yazan adam benimhakkımda hiçbir şey bilmiyordu.Benimle ilgili bir şeybilmesine imkân yoktu.Bu kurabiyenin benimlebir ilgisi olmasının imkânı yok.Ve elime geçmiş olması sadecebasit bir tesadüf.Ve eğer uçakla seyahateçıkacak olsaydım......ve elime "Gitme" diyenbir şans kurabiyesi geçseydi......bir anlığına bile olsaendişelenirdim, kabul ediyorum.Ama yine de giderdim yani......bu gezi başarılı olsunya da olmasın......bu uçağın ve pilotundurumuna bağlıdır.Ve kurabiyenin bunubilebilmesine imkân yok.Demek istediğim, bilirsin bu da......tüm kehanet, işaretve alametler gibi.Çünkü kehanetlere inanıyorsandemektir ki evren......bunu nasıl tarifedeceğimi bile bilemiyorum.Demektir ki gelecek birşekilde geriye doğru, günümüze......mesajlar gönderiyor.Bu da demektir ki, bu mesajlarıgönderebilmesi için geleceğin de......bir nevi şu andamevcut olması gerekir.Ayrıca bu evrendeki 'şeylerin' de, bizemesajlar vermek için bulunduğunu gösterir.Oysa ben, bu şeylerin evrendeöylesine var olduklarını düşünüyorum.Hiç bir anlama gelmiyorlar.Eğer kaplumbağanın yumurtası ağaçtanaşağıya düşüp kaldırım taşında kırılıyorsa......bu kaplumbağanınsakarlığındandır, kazadır.Ve buna bakarak gemilerimisavaşa göndermek......büyük hatadır.Hangi bilgiye dayanarakgemilerini savaşa gönderirsin?Çünkü eğer her şey anlamsızsa......şans kurabiyesine bakmanla,Ford Vakfının istatistiklerine......bakman arasındakifark nedir?Fark etmez gibi.Şans kurabiyesinin veya kaplumbağayumurtasının anlamsızlığı gerçeğinin......incelediğin konuylabir ilgisi olamaz.Oysa ki bir grup anlamsız gerçeğinbir araya toplanıp, bilimsel olarak......yorumlanması, tamamen uygun olabilir.Çünkü bilimsel teorilerinen muhteşem tarafı......tekrarlanabilir deneyleredayanmalarıdır.

A: Haklısın Wally.Yani kehanetlereinanmak filan......muhtemelen kendimizi sıkıntılardankurtarmak için bir yol.....böylece kendi eylemlerimiziçin ferdi sorumluluk almamız gerekmez.Ancak kendini bilinç dışılığaadadığında, bu seni her türlü......dehşet verici manipülasyonakarşı zayıf düşürür.İçinde yer aldığım her iştemuhakkak tehlikeli bir şeyler vardı.Ayrıca daima insanların hayatlarınamüdahale edip etmeme sorusu vardı......çünkü bu atölyelerden birisiniyönetiyorsam, biraz doktor......biraz terapist ve biraz dapapaz oluyordum.Ama ben doktorterapist ya da papaz değilim.Ve bu yeni çıkanmanastırların veya......cemiyetlerin veya bahsettiğimizşeylerin kimileri......kurumsallaşmayabaşladılar bile......ve bunun böyle olmasıbir bakıma faşistçe geliyor.Gün geçtikçe büyüyen bir türkendinden memnun, seçici bir paranoya var......"Onlar" ve "Biz" hissi,bu çok tedirgin edici.Ama şu var ki Wally, bilime bu şekildeabartılı bir biçimde tapılmasının bizi......bu hale getirdiğineinanıyorum.Bilim, tarafımızdan, bir şekildeher problemi çözebilecek......sihirli bir güçmüşgibi tutuldu.Oldukça tersi oldu.Tamamen tersi oldu.Her şeyi mahvetti.Bence bu şu andagördüğümüz bilime karşı......güçlü ve derin bir tepkiduyulmasına ön ayak oldu......tıpkı 1930'ların Almanya'sındaortaya çıkan Nazi iblislerinin......belirli bir baskıcı bilgi,kültür ve rasyonel düşünceye......karşı ön ayak olduğu gibi.Potansiyel olarak çok tehlikeli bir şeydenbahsettiğimiz konusunda hemfikirim.Ama modern bilim özellikledaha az tehlikeli olmadı.

W: Haklısın. Sana katılıyorum.Tamamen katılıyorum.İşin aslı şu ki... beni rahatsız eden şeyinne olduğunu sanırım biliyorum.Hiçbir şey yapmamaya çalıştığın anlar yaratmak......fikrini kabul etmiyorum.Sanırım bir şeyleryapmak bizim doğamızda var.Bir şeyler yapmalıyız.Sanırım amaçlılık, bizim basit......insan doğamızınayrılmaz bir parçası.Bu olmadan yaşayabileceğimizisöylemek, bir ağacın......dalları veya kökleri olmadanyaşayabileceğini söylemek gibi bir şey.Ama esasında dalları veya kökleriolmazsa artık ağaç olmaz.Sadece bir kütük olur.Demek istediğimi anlatabiliyor muyum?Diğer bir deyişle, evde oturuyorumve yapacak bir şeyim yok......ben de bir kitap alıyorum elime.Orada hiçbir şey yapmadan oturupdurmanın neresi muhteşem?Saçma geliyor.
A: Peki ya Debby oradaysa?
W: Aynı şey.Gerçekten de iki kişininhiçbir şey...yapmadan, sadece birlikteolması mümkün müdür?Gerçekten de yaşayacakları,her zaman......kullandığımız "ilişki" kelimesişeklinde mi olacak?Yani bu ne anlama geliyor ki?Ya oturup sohbetedeceğiz ya, ne bileyim......çöpü dökmeye çıkartacağızyahut tek başımıza......ya da beraber,bir şeyler yapacağız.Ne demek istediğimi anlıyor musun?Öyle basitçe, sadeceoturmanın manası nedir ki?
A:Bu seni sinirlendiriyor.
W: Niye sinirlendirmesin ki?Bana çok saçma geliyor.
A:Çok enteresan Wally.Batı Tibet, Ladakh'a gitmiştim ve oradabir çiftlikte bir ay kadar kalmıştım......akşam saatlerinde insanlar çay içmeyegelirlerdi ve kimse konuşmazdı.Tabii söyleyecekleri bir şey yoksaama neredeyse hiç olmazdı.Orada öylece oturur, çaylarını içerlerdve bu onları hiç rahatsız etmezdi.Problem şu Wally, sürekli hareketliolup bir şeyler yapılabilir......ama bence bu tarz şeyleriyaparken bile kişinin......aslında içiölmüş olabilir.Bütün bu işleri gerçekleştiriyorsunama bunları yaparken......bir dürtü mü hissediyorsunyoksa evvelden......konuştuğumuz gibi mekanikbir şekilde mi yapıyorsun? Çünkü bunları mekanik bir biçimdeyapıyorsan gerçekten yaşamını......değiştirmengerektiğini düşünüyorum.Hani bilirsin, gençken süreklibirileriyle randevuya çıkarsın.Dansa filan gidersin.Özgürce dolanırsın.Ve sonra bir gün kendini birilişkinin içerisinde bulursun......ve birden her şey donar.Bu işin için degeçerlidir.Demek istediğim, tabii içingerçekten yaşıyorsa......zaten bir sorunyok demektir.Küçük bir odadabirisiyle beraber yaşıyorsan......ve birlikte yaşadığın kişiylearanızda bir yaşam paylaşılıyorsa......o odada başlı başınabir macera yaşanıyor olabilir.Ama her zaman 'şeylerin'ölme tehlikesi vardır.Öyle olursa da, Kerouac gibiaylak filan olup yollara düşmek......gerektiğinidüşünüyorum.Buna gerçekten inanıyorum.Biliyor musun, hayatını yollardageçirmek o kadar da güzel değil.Benim öncelikli tercihimyapabiliyorsan o odada kalmaktır.Ama birisiyle çok uzun süreberaber olduğunda, hani insanlar..."Tabii artık eskisi kadar müthiş değilama böyle olması da doğal." derler."Romantizmin ilk mahcubiyeti gittive böyle de olmak zorundaydı."Buna kesinlikle katılmıyorum.Ama kendine daima, açık yüreklilikleşu soruyu sorman gerektiğine inanıyorum:Evliliğin halen bir evlilik mi?O kutsallığı halen barındırıyor mu?Tıpkı yaptığın iştekikutsallığı sorgulaman gerektiği gibi...Halen orada mı?Bu çok korkutucu bir şey Wally,birden fark ediyorsun ki......Tanrım, ben hayatımı yaşadığımı sanıyordumoysa insan bile değilmişim.Oyuncu olmuşum.Yaşamamışım. Yaşarmış gibi yapmışım.Baba rolünü oynamışım.Koca rolünü oynamışım.Arkadaş rolünü oynamışım.Yazar, yönetmen ya da her neysemo rolü oynamışım.Bu insanla aynı odada yaşamışımama onu gerçekten görmemişim.Gerçekten işitmemişim.Gerçekten beraber olmamışım.
Seni bilemem Wally ama ben......insan olmayı öğrenmek içinkendimi bir nevi antrenman programına soktum.Nasıl bir şeylerhissedebiliyordum? Bilmiyorum.Nelerden hoşlanırdım? Nasıl insanlarlabirlikte olmak isterim? Anlatabildim mi?Bunu öğrenebilmemiçin tek yolun, tüm sesleri......kesmek ve sürekli rol yapmayıbırakmak olduğunu düşündüm......ve içimdeki sese kulak verdim.Bunu yapman gerektiği zamanbir an geliyor sanırım.Belki belli bir sırada yapılmalıdır,önce Sahra'ya gitmelisindir......belki evde de yapabilirsin.Ama sesleri susturman gerekiyor.

W:Evet. Ben şahsen...Ben pek......Ben genellikle pek...Böyle sessiz anlardan hoşlanmam.Sevmiyorum.Bunun altında... bilmiyorum,Freudian bir düşünce mi vardır...Ama anlarsın, bilinçsizdürtülerin korkusu......veya kişisel saldırganlığımveya her neyse......eğer ortalık çok sessizleşirse,kendimi otururken buluyorum......hani öncedenbahsettiğimiz gibi......Yani ister kendi başıma olayımister yanımda birisi olsun......benim içimibu his kaplıyor......"Aman Tanrım.İfşa oldum."Başka bir deyişle, her hangi birişi yapmak için yeterli olabilirim......ama bir insan olmakiçin yeterli birisi değilim.Yani demek istediğim, ben...Eğer sadece... burada tutulsamve bir şeyler yapmama izin verilmese......tek yapabildiğimorada olmaksa......çökerim.Söylemeye çalıştığım, ben......her sınavınüstesinden gelebilirim......hatta gereken çabayı gösterecekolursam "A" bile alabilirim......ama bunu nasıl......bunu nasıl geçeceğime dairhiçbir fikrim yok.Yani... Yani bunun birsınav olmadığının farkındayım...Ama bir sınavmış gibi bakarsak......bundan çakarmışımgibi geliyor.Bu... Bu çok korkunç.

The Big Kahuna

1999 sinema tarihinin altın yıllarından biri olmalı. o tarihte yapılan efsane filmler, keşfedildikçe bitmiyor. işte onlardan biri. çoğu kişi tarafından bilinmeyen şaheserlerden. izlediniz mi bilmem, ben epey geç rastladım: The Big Kahuna

filmi izlememişseniz fotoğraftan sonrasını  okumayınız ki, filmin büyüsü bozulmasın.
üç kişi, tek mekan.
filmden alıntıladıklarım:

- Dünya saatler ve aynalarla dolu Bob. Bu lanet bir komplo.

- Bu dünyada bazı insanlar Bob, yaptıkları işi yaparken çok resmi görünürler. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlardır. Eğer ne yaptığını biliyorsan, ne yaptığını biliyormuş gibi görünmek zorunda olmazsın. Bu doğal olarak gelişir.

filmden bir diyalog: 

- Seninle daha önce kişilik hakkında konuşmuştuk. Bana kişiliği sormuştun. Yüzlerden bahsetmiştik. Ama mesele ondan çok daha derinlerde. Mesele şu ki herhangi bir kişiliğin var mı? Ve eğer fikrimi dürüstçe söylemem gerekirse Bob, yok.  Sebebi de çok basit. Çünkü henüz hiçbir şey için pişmanlık duymuyorsun.

+ Demek istediğiniz, pişman olacağım bir şey yapana kadar kişiliğimin olmayacağı mı?

- Hayır, Bob. Söylemek istediğim, zaten pişman olacağın bir sürü şey yaptığın. Sadece onların ne olduğunu bilmiyorsun. Onları keşfettiğin, yaptığın bir şeydeki aptallığı gördüğün ve onu yeniden yapabilmeyi dilediğin, ama artık çok geç olduğu için  yapamayacağını anladığında olacak. Böylece o şeyi seçip sana hayatın devam ettiğini hatırlatması için yanında taşıyacaksın. Dünya sensiz de dönecek. Senin aslında bir önemin yok. İşte o zaman kişilik sahibi olacaksın. Çünkü dürüstlük içinden dışarı çıkacak ve bir dövme gibi yüzünü kaplayacak. O güne kadar ancak, bir noktanın ötesine geçmeyi bekleyemezsin.

ve final monolog:



final monoloğunun çevirisi:

Gençliğin gücünün ve güzelliğinin tadını çıkar. Boşver. Gençliğin gücünü ve güzelliğini anlamayacaksın, onlar geçip gidene kadar. Ama güven bana, 20 yıl sonra fotoğraflarına bakacaksın ve şu an anlayamayacağın bir şekilde hatırlayacaksın önüne ne kadar fırsat çıktığını ve aslında ne kadar muhteşem göründüğünü. Düşündüğün kadar şişman değilsin.
Gelecek için endişelenme, veya endişelen ama endişelenmenin ancak bir cebir denklemini sakız çiğneyerek çözmeye çalışmak kadar etkili olacağını bilerek. 
Hayatındaki gerçek sorunlar endişeli aklının hiç düşünmediği şeyler olur genelde, boş bir salı günü saat 4'te gözünü kör eden türde bir şey.
Her gün seni korkutan bir şeyi yap. 
Şarkı söyle. 
Başka insanların duygularına karşı pervasız olma. Seninkilere karşı pervasız olanlara da katlanma. 
Diş ipi kullan. 
Kıskançlıkla zamanını harcama. Bazen öndesindir. Bazen geride. Yarış uzun ve sonuçta, sadece kendinle. Aldığın iltifatları hatırla. Aşağılamaları unut. Eğer bunları başarabilirsen bana nasıl yaptığını söyle.
Eski aşk mektuplarını sakla. Eski banka kağıtlarını at.
Gevşe.
Hayatınla ne yapmak istediğini bilemezsen kendini suçlu hissetme.Tanıdığım en ilginç insanlar 22 yaşındayken hayatlarında ne yapmak istediklerini bilmiyorlardı.Tanıdığım 40'lı yaşlarındaki en ilginç insanların bazıları hala bilmiyor.
Çok kalsiyum al. 
Dizlerine iyi bak. İşe yaramadıklarında onları özleyeceksin.
Belki evleneceksin. Belki evlenmeyeceksin. Belki çocukların olacak. Belki olmayacak. Belki 40'ında boşanacaksın. Belki 75. evlilik yıldönümünde komik tavuk dansı yapacaksın.
Ne yaparsan yap, kendini çok fazla övme ya da aşağılama. 
Şansın yarı yarıya. Herkesin de öyle.
Vücudunun tadını çıkar. Kullanabileceğin her şekilde kullan. Ondan korkma, başkalarının onun hakkında düşündüklerinden de. Sahip olabileceğin en harika araç o.
Dans et. bunu yapacak oturma odandan başka bir yerin olmasa bile. 
Uymayacak olsan bile talimatları oku. 
Güzellik dergilerini okuma. Kendini çirkin hissettirmekten başka bir işe yaramazlar.
Ebeveynlerini tanı. Ne zaman ebediyen gideceklerini asla bilemezsin. 
Kardeşlerine iyi davran. Onlar senin geçmişinle en iyi bağlantın ve gelecekte yanında kalacak insanlar. Arkadaşların gelip geçici olduklarını bil, ama değerli birkaç tanesine tutunmalısın.
Coğrafya ve yaşam stili arasındaki farklılıkları kapatmak için çok çalış. 
Yaşlandıkça, gençliğinde tanıdığın insanlara daha çok ihtiyaç duyacaksın. 
Bir kez New York'da yaşa  ama seni katılaştırmadan ayrıl. 
Bir kez Kuzey California'da yaşa, ama seni yumuşatmadan uzaklaş. 
Seyahat et.
Saçınla çok fazla uğraşma yoksa  40 yaşına geldiğinde 85 yaşında gibi görünürsün. 
Kimin tavsiyesini dinleyeceğine çok dikkat et, ama sana onu sunanlara karşı sabırlı ol. 
Tavsiye bir nevi geçmişe özlemdir. Onu dağıtmak, geçmişin atıkları arasından bir şey bulmak, onu temizlemek, çirkin taraflarını boyamak ve onu olduğundan değerli yapacak şekilde yeniden dönüştürmektir.
Ama güneş kremi konusunda bana güven.         

kendimi gördüğümü görüyordum.

Georges Perec'in aynı adlı eserinden 1974'te yapılmış bir film. Un Homme Qui Dort (Uykusuz Adam) .
uyarlanmış demiyorum. çünkü filmde diyalog yok ve bir dış ses, kitaptan pasajlar okuyor. farklı ve zor bir seyirlik ama kesinlikle güzel.


Rene Magritte, 1937


"...gökyüzünde bulut şeklini alan bulutlar..."

28.11.2013

yaşamımın geri kalanında suskunluğa gömülmeyi başarabilseydim bile, sadece rol yapıyor olurdum.

velhasıl, ağaç olmayı isteyen ama hiçbir zaman olamayacağını bilen biriyim. 
bu, dertli değil ama kederli bir farkındalıktır.