bu filmin farkına varmadan da bir gün ölüp gidebileceğimi düşündükçe tüylerim ürperiyor.
My dinner with Andre, 1981 yapımı, tek mekanda iki kişinin sohbetinden ibaret bir film. takip etmesi zor ama dağılmazsanız filmin size vereceği düşünceler çok. Filmin ilk yarısı izleyiciyi zorlayabilir, ama ilk yarıyı dikkatle dinleyip atlatanlar şüphesiz ki muradlarına ereceklerdir.
wally, senin benim gibi batı medeniyetinden nasibini fazlasıyla almış, başka bir yaşam biçimi aramamış, ilgilenmemiş kendi halinde bir adam;
Andre ise batılı dünya görüş ve yaşayışına alternatifler arayıp bulmuş, en azından başka türlü bir bakışı anlamadan reddetmemiş bir adam.
eğer uzun zamandır bir dostunuzla bir araya gelip kaydadeğer bir sohbet yapamamaktan yakınıyorsanız, bakın bu filmde en azından yapılmışı var :)
film afişinden sonraki kısım filmdeki diyaloglardan dayanamayıp yaptığım alıntılardır, film zaten diyalogdan ibaret olduğu için okursanız izlemiş kadar olursunuz, yapmayın.
A: Belki de Wally, neler olup bittiğini bilememe sebeplerimizden
birisi de, rol yapmaya kadar dalmamızdır.Grotowski'nin tiyatroyu bırakmanedenlerinden
birisi buydu.İnsanların yaşamlarında o kadarmükemmel rol yaptıklarını düşünmüş ki......tiyatroda
rolyapmayı gereksiz......ve iğrenç bulmuş.Sence de bir doktorun......beklentimize
uygun görünmeyeçalışması şaşırtıcı değil mi?TV'de bir terörist gördüğündetıpkı
bir teröriste benzer.Öyle bir dünyadayız ki,babalar......veya bekârlarveya sanatçılar......hepsi
birilerininhayallerindeki baba, bekâr......veya sanatçı, görünüş ve davranışlarınaulaşmaya
çabalıyorlar.Hepsi, her an nasıl davranmalarıgerektiğini biliyormuş......gibi
davranıyorlar......ve hepsi de kendisindenemin görünüyor.Tabii özel olarak
insanlarkendilerine karşı karışıklardır.Yaşamlarında neyapmaları gerektiğini
bilmezler.- Kendine yardım etme kitapları okurlar.Bu kitaplar o kadar
dokunaklıdırlar ki,başkalarının nasıl......olduklarını öğrenme konusundane
kadar ümitsizce meraklı......olduğumuzu gösterirler......her ne kadar süreklibu
rolleri oynasak da......kendi gerçekliğimizi,devamlı başkalarından saklarız.O
kadar komik bir cehaletiniçinde yaşıyoruz ki.
eğer alışkanlıklarla yaşıyorsan......esasında
yaşamıyorsundur.Eğer sırf alışkanlıklardan yemek yiyorsanyemeğin tadına
bakmazsın......ve başına gelenlerin nelerolduğuna dair bir fikrin yoktur.Yine
bir hayal âlemine dalarsın.
W: Peki şu olabilir mi, bu hayal âleminde
yaşıyoruz......çünkü gün içerisinde bizi etkileyeno kadar çok iş yapıyoruz
ki......bir şekilde bunun bilincinde olamıyoruz?Geçtiğimiz Noel'de...Debby ve
bana elektriklibattaniye vermişlerdi.Eski hayatımızın yanındao kadar olağanüstü
bir......ilerlemeydi ki bu,bizim için muhteşemdi.Elektrikli battaniyen
olmamasındanoldukça farklı bir durumdu bu......ben de bazen düşünüyorum,bana
olan etkisi nedir?Bazen öyle hissediyorum ki...Eskisi gibi uyumuyorum.
A:Hayır, değildir.
W: Ve... Rüyalarım da biraz değişti......sabahları
kalktığımdabiraz farklı hissediyorum.
A: Elektrikli battaniyeyi hayatta kullanamam.Öncelikle, elektrik
çarpacağından korkarım.Hayır, teknolojiye güvenmiyorum.Ama esas olarak da
Wally,bence böylesine bir konfor......seni gerçekliktenkopartıp ayırır.- Yani,
eğer bir elektrikli battaniyen yoksa......evin soğuduğu ve üzerine bir
battaniyealma ihtiyacı hissettiğin......zaman veya dolaba gidip evindekibattaniyelerin
yığınını örttüğünde......soğuk olduğunu anlarsın.Bu, 'şeyler' arasında bir
bağıntı kurar.Başkaları için merhamet duy...Peki yanındaki kişi üşüyor mu?Bu dünyada
başkaüşüyen insanlar var mıdır?Ne soğuk bir gece!Soğuğu seviyorum.Tanrım, hiç
fark etmemişim.Battaniye istemiyorum. Üşümek güzel bir şey.Hatta soğuk olduğu
için sanadaha fazla bile sokulabilirim.Senin tarafından hatırlanan şeyler.Elektrikli
battaniyeyi açıyorsun,sakinleştirici gibi oluyor......veya televizyon
izleyereklobotomi yaptırmak gibi.Sanırım yine hayallerâlemine girdin.Mevsimler,
kış, soğuk gibimuazzam çevre şartlarının bize......hiç bir etkisinin
olmadığıbir ortamda yaşamak, sence......bize ne yapıyor Wally?Nihayetinde
hepimiz hayvanız.Bu ne anlama geliyor şimdi?Bence şu anlama geliyor,güneşin,
ayın, gökyüzünün......ve yıldızlarınaltında yaşamaktansa......kendi kurduğumuz
hayalibir dünyada yaşıyoruz.
W: Evet ama elektrikli battaniyemdenasla vazgeçmezdim André.Çünkü
New York kışınçok soğuk olur.Evimiz soğuk oluyor.Çevre şartlarımız zorlu.Demek
istediğim hayatımızolabildiğince çetin.Hayatımıza rahat ve huzur katan birkaçşeyi
de yok etmenin yollarını aramıyorum.Hatta bilakis daha fazlarahatlığın
peşindeyim......zira dünya yeterinceyıpratıcı zaten.Kendimi korumaya
çalışıyorum......çünkü etrafında nereye baksan kaçınman gereken bu yıpratıcı
etkenleri görüyorsun.
A: Ama Wally, bunun... rahatlığıntehlikeli olduğunu
göremiyor musun?Tamam, rahat olmayı seviyorsun,rahat olmayı ben de seviyorum......ama
rahatlık seni tehlikelibir sükûnete götürebilir.Annemin tanıdığı birhanım
vardı, Bayan Hatfield......dünyadaki en zenginkadınlardan birisiydi......ve
zafiyetten kırılıyordu çünküsadece tavuk yiyebiliyordu.Tavuk seviyordu Wally,ve
sadece bunu yiyordu.Ve esasında vücudu aç kalıyorduama bunu fark
etmiyordu......çünkü tavuk yerken gayet mutluyduve nihayetinde öldü.Gerçekten
şu an hepimizin BayanHatfield gibi olduğuna inanıyorum.Elektrikli battaniyelerimiz
ve tavuğumuzlagüzel, rahat zamanlar geçiriyoruz......ama bu arada da açlık
çekiyoruz çünkügerçeklilikle bağımız o kadar kesilmiş ki......kendimize gerçek
yiyecek bir şeyler bulamıyoruzçünkü dünyayı görmüyoruz.Kendimizi
görmüyoruz.Hareketlerimizin başkalarınınasıl etkilediğini fark etmiyoruz.
W: Tanrım, başka insanlara karşıolan tutumumuzdan
bahsettiğinde......kendimi düzgün......iyi bir insanmışımgibi düşündüm,
bilirsin......işte makul bir şekilde,günlük karşılaştığım...çoğu insana
arkadaşçadavrandığımdan dolayı.Ben, gerçektenkendini beğenmiş biriyim.Şu güne
değin dünyamıniçeriğine baktığım zaman......tamamen iyi bir insanolduğumu
düşünüyorum......arkadaşlarım dediğimküçük bir insan topluluğu......ve bu küçük
dünyamızda, hobimizolan tiyatro filan gibi şeyler yüzünden......tanıdığımız az
miktarda kişi.Gerçekten kendi halinden memnun biriyim.Kendimle oldukça mutluyum.Kendimden
bir şikâyetim yok.Yani bununla yüzleşelim.Dışarıda kocaman bir dünya var ve benbunun
hakkında asla düşünmüyorum.Bu dünyada nasıl yaşadığım konusundakesinlikle
sorumluluk almıyorum.Yani eğer, Afrika'nın herhangi biryerinde açlık çeken bir
insanla......bir nevi aynı sahneyi paylaştığımın......gerçekliği ile
yüzleşmişolsaydım, kendim......hakkımda bu kadar daiyi hissetmezdim.Ben de
doğal olarak tüm bu insanlarıkendi algımdan kaldırdım.Tabii ki gerçek
dünyanınkoca bir kesimini......görmezden geliyorum.Ama açıkçası, bilirsin...Bir
oyun yazdığımda, bir nevi, zannedersemyapmaya çalıştığım şeylerden bir
tanesi......kendime bir parça gerçeklikseçiyorum ve bunu seyirci......ile
paylaşmaya çabalıyorum.Yani... Yani günümüzdetiyatronun......berbat halde
olduğunuhepimiz biliyoruz.Yani... En azından bundan bir kaç yıl öncetiyatroyu
önemseyen kişiler......"Tiyatro öldü"filan derlerdi.Artık insanlar
tiyatroyu önemsizbir biçimde tanımlıyor......ve bu... Tanrım......Tiyatro ile
ilişiği olan ve artık böyleşeyler seyreden insanlar tanıyorum...Yani bir kaç
yıl önce,aynı bu adamlar......bu oyunlardan bazılarınıgörseler dahi
utanırlardı.Yani, eskiden böyle şeylerinyüzeyselliği nedeniyle......dehşete
düşerlerdi,keyifleri kaçardı.Ama artık, "Ne kadarda güzelmiş"
diyorlar.İnanılmaz bir şey.Bu tavrı ciddendayanılmaz buluyorum
çünkü......tiyatronun gerçekten önemlibir şeyler yapabileceğine inanıyorum.Tiyatronun,
insanların gerçeklikle buluşmasınayardım edebileceğini düşünüyorum.Şimdi sen
bunu böyle hissetmiyor olabilirsin.Bunu saçmalık olarak görebilirsin.
A: Evet ama Wally,ikilemi görmüyor musun?İçinde bulunduğumuz
dönemihesaba katmıyorsun.Yani tabii ki tiyatro bunu yapmalı.Her zaman bunu
hissettim. Bir şekilde, heyecanın senibunaltmadığı
ama aynı zamanda......insanların çokeğlendirici ve heyecanlı......gözlem
yapabildiği bir tiyatroya yapılabildi. Sorulması
gereken soru, tiyatronun, seyircisiiçin bunu yapıp yapamayacağıdır.Şu anda
yapabilir mi?Çünkü, günümüzde insanlar o kadar derin uykudalar ki......seyircinin
daha rahat uyumasınayardım edecek, böylesine yüzeysel......oyunlar sahneye
koymadığınmüddetçe, tiyatroda......ne yapacağını bilmekoldukça güçtür.Çünkü, bak,
eğer senin gibi yazarların,ciddi ve çağdaş oyunlarını......sahneye koyarsan......başka
bir yönden seyirciyiuyuşturmaya yardım etmiş olursun.Demek istediğim Wally......oyunlarının
birinde, insanlaraaslında tamamen yalnız... ...olduklarını, birbirlerineulaşamadıklarını
ve yaşamlarının......ümitsiz olduğunu gösterdiğinde,bu seyirciyi nasıl etkiler?Veya
dünyamızda çarpıcı seksüelolaylar, terör ve şiddet olayları......dışında başka
bir şey yaşanmadığınıgösteren bir oyun nasıl etki eder?Bu uyuyan
seyircileriuyandırmaya yarar mı?Hiç zannetmiyorum,çünkü bence bir oyunda......böylesine
bir dünyayı resmetmen,içinde yaşadıkları......dünyanın tıpatıpaynısı olacaktır.Yani
yaşadıkları hayatınve ilişkilerinin zor ve acı olduğunu......zaten
biliyorlar.Ve eğer televizyonda akşamhaberlerini izliyorlarsa......zaten
tecavüzlerle, cinayetlerle,metroda kopan ellerle......anne ve babasını
penceredenaşağıya iten çocuklarla dolu......korkunç ve karışık birevren
olduğunu görüyorlardır.Böyle bir oyun onlaraizlenimlerinin doğru olduğunu ve
bundan......kesinlikle çıkışlarıolmadığını söyler.Yapabilecekleri hiçbir şey
yoktur.Bıkkın ve zayıf birhale bürünürler.
Bak, Polonya'daki grubumunayarladığı, ormanda......benim
için düzenledikleri vaftiztörenini ele alalım örneğin.Burada bir tiyatroda
bulunan bütünunsurların olduğu bir şeyin örneği vardı.Üzerinde dikkatli
çalışılmıştı.Dikkatlice düşünülmüştü.Zarif bir zevk ve sihirleyapılmıştı.Ve
esasında bir şeyyaratmışlardı......ki bu da aslında bir seyirciiçin düzenlenmişti,
benim için.Ama içerisinde ayin,sevgi, sürpriz, akıbet......giriş, gelişmeve
sonuç olan......inanılmaz güzelliktebir tiyatro eseri yarattılar.Ve tek
seyircilerini, benim,üzerimde olan etkileri......tamamen çok olumluydu.Beni
uyuşturmadı.Beni canlandırdı.
W: Evet, ama yani, imkânsızolduğunu mu söylüyorsun...Yani,
demek istediğim...insanların dâhil olacakları......Polonya'da biraz tuhaf bir
vaftiztöreni veya Everest Dağı'nda......yaşanacak değişik bir deneyiminharicinde,
insanları uyandırmanın......hiçbir yolu olmadığı sonucuna ulaşmak biraz can
sıkıcı değil mi?Çünkü... işin kötüolan tarafı, eğer herkesi......Everest'e
götürmemiz gerektiğini......söyleyecek olursan, bu oldukça......zor olacaktır,
çünkü herkesi birdenEverest'e götüremeyiz.Tarihte, hastaları kurtarmak içinbu
kadar sert önlemler alınmasına gerek......kalınmayan dönemlermuhakkak
olmuştur.Yani, insanlara güçlü veya anlamlıdeneyimler kazandırmak için......
Bir zamanlar oturup yazabileceğinzamanlar vardı, ne bileyim,
örneğin......Jane Austen'in"Aklı ve Tutku" kitabı gibi. Ve eminim ki bunu
okumuş olan insanlar güçlübir deneyim kazanmışlardır. Bundan eminim.Şimdi
diyorsun ki günümüzdeinsanlar bunu anlamazlar.Belki bu doğrudur. Ama diğer
yandanhiç mi bir yazıda veya oyunda...Yani insanların görebilmesiiçin
gerçekliğin......resmedilmesi, halen yazarınmeşru görevi değil midir?Yani
söylesene, niçin bir anlığınagerçekliği algılamak yerine......Everest Dağı'na
birseyahati talep ederiz?Yani Everest Dağı, New York’tandaha mı gerçek?Yani New
York gerçek değil mi?Yani bence, bu restoranın yanındakitütüncü dükkânında
neler......olduğunun tam anlamıylafarkında olsaydın, bence bu......aklını
başından alırdı.Yani bir tütüncü dükkânında,Everest Dağı'ndaki kadar......fark
edilebilecekgerçeklik yok mudur?Sen ne düşünüyorsun?
A: Sadece orada Everest Dağı kadargerçek bir şey olduğunu
düşünmüyor değilim......hatta o kadar bir farklılıkolduğunu da düşünmüyorum.Çünkü
gerçeklikbir nevi bir üniformadır...
W: eğer algılaman......yani, eğer kenditertibatın düzgünce
işliyorsa......Everest'e tırmanmanilgisiz bir hal alır, saçmalaşır......çünkü
bu, demek istediğimtabii ki bir noktada......muhakkak yedinci caddede olanbir
tütün dükkânından farklıdır.
A: Sana katılıyorum Wally.Ama sorun, insanlarınartık tütüncü
dükkânını görememeleri.'Şeyler' artık insanlarıeskisi gibi etkilemiyorlar.Bundan
10 sene sonra,insanlar bir şeylerden......etkilenmemek için ceplerinden10,000
dolar ödeyip......kısırlaştırılsalar çok güzel olurdu.
W: Peki sence neden böyle?Niçin böyle oluyor?Günümüzde artık
insanlar tembeloldukları için mi, sıkıldıklarından mı?Yani tıpkı bütüngün
küvette yatarak......plastik ördeğiyle oynayıp"Şimdi ne yapsam"......diye
düşünen sıkılmış......şımarık çocuklar gibiyiz.
A: Peki. Tamam, sıkıldık.Artık hepimiz sıkıldık. Peki Wally,
dünyada şu angördüğümüz bu can sıkıntısının......paraya dayalı, baskıcı
birdünya hükümeti tarafından......uygulanan, şahsen sürdürülenşuursuz bir beyin
yıkama işlemi......tarafından yaratılmışolabileceği, bütün bunların......bir
kişinin düşünmesine göre dahakorkunç olduğunu ve bunun......ferdi bir hayatta
kalmamücadelesinden ziyade......canı sıkılan birisiniuyuduğunu ve uyuyan......birisinin
"Hayır" diyemeyeceğinihiç düşündün mü?
Bu insanlarla görüşüyorum...Bir kaç gün önce......fazlasıyla
hayran olduğumbirisiyle tanıştım.İsveçli bir fizikçi.Gustav Björnstrand.Bana
artık televizyonseyretmediğini......gazete ve dergiokumadığını söyledi.Bunları
tamamenhayatından çıkartmış......çünkü şu anda, bir tür Orwell tarzı kâbustayaşadığımızı
ve işittiğimiz her şeyin......bizi birer robota çevirmeyeyardım ettiğini
düşünüyor.Findhorn'dayken, hayatını ağaçlarıkurtarmaya adamış, olağanüstü......bir
İngiliz ağaçuzmanı ile tanıştım.Sekoyaları korumak için Washington'dakilobi faaliyetlerinden
yeni dönmüştü.84 yaşındaydıve hep bir sırt çantasıyla gezerdi......çünkü bir
sonraki günnerede olacağını bilmezdi.Findhorn'da tanıştığımızzaman bana nereli
olduğumu sordu."New York" dedim, "New York.Ne kadar ilginç bir
yer...""...Sürekli olarak gitmek istediğini söyleyiphiç gitmeyen çok
New Yorklu tanır mısın?" dedi."Evet" dedim, "Neden
gitmediklerinibiliyor musun?" dedi.Bir sürü sıradan fikir söyledim."Bunların
hiç birisi olduğunu sanmıyorum." dedi."Bence New York yeni model
birtoplama kampıdır...""...üstelik bu kamp bizzatmahkûmları
tarafından inşa edilmiştir...""...mahkûmlar aynı zamanda gardiyandırve
inşa ettikleri bu şeyle gurur duyarlar.""Kendi hapishanelerini inşa
ettiler."Ve hem mahkûm,hem gardiyan oldukları......şizofrenik bir hal
aldılar.""Ve bunun, lobotominin sonucunda,ne inşa ettikleri bu
hapishaneyi......terk etmeyene de görebilmeye......muktedir oldular."Ardından
elini cebine soktu vebir ağaç tohumu çıkarttı......ve "Bu bir çam
ağacı" dedi.Avcumun içerisine bıraktıve "Geç olmadan kaç" dedi.
Bak, üzerindeniki veya üç yıl kadar geçti...ve Chiquita'yla,
gerçekten gitmemiz gerektiğinedair rahatsız bir hissimiz var.30'ların sonunda,
Almanya'dakiYahudiler gibi hissediyoruz.Git buradan.Tabii problem nereye
gidileceği.Çünkü bütün dünyanın aynıyöne gittiği gayet açık.Bence 1960'lı
yıllar insanoğlunun yok olup gitmeden......evvel son kez ileriatıldığı zamanlar
olabilir......bugün ise geleceğingeri kalanının başlangıcı ve...bundan sonra
etrafta hiçbir şeyhissetmeyen, hiçbir şey düşünmeyen......robotlar dolanıyor
olacaklar.Bir zamanlar düşünceleri vehisleri olan insan denen......bir türün
yaşadığını,tarihin ve hafızanın silinmekte......olduğunu, çok yakın......bir
zamanda gezegenin üzerindebir yaşam sürdüğünü......anımsayacak bir kişininbile
kalmayacağını......hatırlatacakkimse olmayacak.
...Ben yeni bir dile ihtiyacımız......olduğunudüşünüyorum......kalbin
diline......tıpkı Polonya ormanındaki gibi,dile ihtiyaç duyulmayacak bir dile.İnsanların
arasında yeni birşiir türü olacak, bu yeni dil......bu bize balın yerini
söyleyen,dans eden arının şiiri olacak.
W: Pekala...Bütün bunlara karşınsamimi cevabım ne bilmek
ister misin?Samimi yanıtımı duymak ister misin?Gerçek, samimi cevabım...Ben
sadece hayattakalmaya çalışıyorum, anlatabildim mi?Yaşayabileceğim kadarpara
kazanmaya......kiramı ve faturalarıödemeye çalışıyorum.Ben...Hayatımı
yaşıyorum.Evde Debby'lekalmayı seviyorum.Charlton Heston'ınotobiyografisini
okuyorum.Hepsi bu.Bazen, ara sırabilirsin işte...Debby'le beraber dışarı
çıkıyoruz,partiye filan gidiyoruz.Ve kimi zaman kısıtlı yeteneğim bir arayagelir
ve oyun yazabilirsem......bu çok,çok güzel oluyor.Başka insanların yazdıklarıküçük
oyunları, bu oyunlarla ilgili yazılmış......incelemeleri okumayı, insanlarınyorumlarını,
insanların yorumlarını......yorumlayan insanlarınyorumlarını seviyorum.Bir de küçük
bir not defterine yazdığımufak tefek işlerim ve sorumluluklarım var.Bu defterin
üzerindedurmaktan, sorumluluk......almaktan, ayakişlerini yapmaktan ve
bunları......defterden silmekten hoşlanıyorum.Yani bilemiyorum, nasıl olur da
başkabirisi benim Charlton Heston'ın......otobiyografisini okurken
aldığımdan......daha fazla keyif alabilir......veya sabah kalkmaktanve bütün
gece beklemiş......soğuk, içinde hamam böceğiveya sinek ölüsü olmayan......bir
bardak kahvenin sabahonu içmemi beklemesinden.Uyandığım zaman çokheyecanlı oluyorum......kahveyi
orada, tam daistediğim şekilde görüyorum.Yani, gerçekten nasıl olur
da......başka biri, başka bir şeydendaha fazla keyif alabilir
düşünemiyorum.Tabii... Tabii muhakkak içindehamam böceği, ölü bir hamam
böceği......olsa hayal kırıklığınauğrarım ve üzülürüm.Ama yine de... Bundandaha
fazlasına......ihtiyacım olduğunu dadüşünmüyorum.
Oysa sen günümüzdeherhangi birisinin anlamlı......bir
hayatı......olmasının tasavvur edilemeyeceğini,herkesin mahvolmuş durumda......olduğunu
ve merkezlerdençok uzak yerlerde......yaşamamız gerektiğinisöylüyor gibisin.Senin
için bile olsabuna inanmıyorum...Sen de bunun... Sabahları uyandığında,bir
yanında Chiquita'nın......diğer yanında çocuklarınınolması, gelen......Times
gazetesiniokuyabilmek hoş değil mi?Belki bir oyunu yöneteceksindir,belki
yönetmeyeceksindir.Ama yönetip yönetemeyeceğinbu oyunu boş ver.Niçin böyle
olsun... Neden arkanayaslanıp detayların keyfini çıkartmıyorsun?Yani enfes bir
bardak kahveve bir parça kakaolu kek olabilir.Neden bundan dahafazlasının
olması......veya olduğunu düşünmekgerekli olsun ki?Demek istediğim, nedenbahsettiğini
gerçekten anlamıyorum.Yani... Yani neydenbahsettiğini biliyorum......ama neyden bahsettiğinigerçekten anlamıyorum.Seninle
tamamenhemfikir olsam dahi......hatta hiç kimsenin kişisel mutluluğasahip
olamayacağı düşüncesini......kabul etsem bile......hayatı mükemmelleştirmeninyolunun......batı
medeniyetini reddedip,tuhaf inanışların......olduğu zamanlarageri
dönmek......olduğu fikrini kabul edemem.Bunun hakkında konuşmayanasıl
başlayacağımı bile bilmiyorum......ama bilirsin işte, Orta Çağ'da......bugünkü
bildiğimiz şekliyebilimsel düşünce oluşmadan önce......insanlarher şeye
inanırlardı.Her şey gerçek olabilirdi...Bakire Meryem
heykeli......konuşabilirveya ağlayabilirdi.Ama sonra muhteşembir şey
oldu......batı dünyasındaki bilimselgelişmelerle birlikte......bazı şeyler
yavaş yavaşbilinir ve anlaşılır hale geldi.Yani açıkçası......bilimdeki bütün
düşüncelersürekli gözden geçirilirler.Bütün amaç budur.Ama en azından evrenin
birşekli ve düzeni olduğunu, ağaçların......insanlara veya tanrıçalaradönüşmediklerini
ve böyle......olmaması için gayetgüzel nedenler olduğunu......ve hemen her
şeyeinanamayacağımızı biliyoruz.
Yani hakikaten......diyelim ki, bir
Çin restoranındanbir şans kurabiyesi alıyorum......ve bunameyilim olsa dahi......rahatça
söylerkenzorlanırım.Bunu okuyorum,okuyorum ve...Bir nevi içgüdüsel olarak...Bilirsin,
şöyle şeyler yazarlar.."Koyu saçlı bir beyle yapacağınızkonuşma sizin için
önemli olacak"......işte içgüdüsel olarak düşünüyorsun,"Koyu saçlı
kimi tanıyorum." diye."...Konuştuk mu?Ne hakkında konuştuk?"Başka
bir deyişle, içimde benionu okumaya iten bir şey var......ve içgüdüsel olarak,
geleceğedair bir kehanet olduğunu varsayıyorum.Ama bilinçli bir şekilde
düşününce ki buhayata bakışımın kökenini oluşturur......Böyle bir fikre
kapılmamak içintamamen değişmem gerekir.Bilinçli şekilde düşündüğümdefikrim,
bundan yıllar......önce kurabiye fabrikasında yazıldığı vebenimle ilgisi olamayacak
basit bir şey olduğu.Yani, benim elime geçmişolması gerçeği...Yani bunu yazan
adam benimhakkımda hiçbir şey bilmiyordu.Benimle ilgili bir şeybilmesine imkân
yoktu.Bu kurabiyenin benimlebir ilgisi olmasının imkânı yok.Ve elime geçmiş
olması sadecebasit bir tesadüf.Ve eğer uçakla seyahateçıkacak olsaydım......ve
elime "Gitme" diyenbir şans kurabiyesi geçseydi......bir anlığına
bile olsaendişelenirdim, kabul ediyorum.Ama yine de giderdim yani......bu gezi
başarılı olsunya da olmasın......bu uçağın ve pilotundurumuna bağlıdır.Ve
kurabiyenin bunubilebilmesine imkân yok.Demek istediğim, bilirsin bu da......tüm
kehanet, işaretve alametler gibi.Çünkü kehanetlere inanıyorsandemektir ki
evren......bunu nasıl tarifedeceğimi bile bilemiyorum.Demektir ki gelecek birşekilde
geriye doğru, günümüze......mesajlar gönderiyor.Bu da demektir ki, bu mesajlarıgönderebilmesi
için geleceğin de......bir nevi şu andamevcut olması gerekir.Ayrıca bu
evrendeki 'şeylerin' de, bizemesajlar vermek için bulunduğunu gösterir.Oysa
ben, bu şeylerin evrendeöylesine var olduklarını düşünüyorum.Hiç bir anlama
gelmiyorlar.Eğer kaplumbağanın yumurtası ağaçtanaşağıya düşüp kaldırım taşında
kırılıyorsa......bu kaplumbağanınsakarlığındandır, kazadır.Ve buna bakarak
gemilerimisavaşa göndermek......büyük hatadır.Hangi bilgiye dayanarakgemilerini
savaşa gönderirsin?Çünkü eğer her şey anlamsızsa......şans kurabiyesine
bakmanla,Ford Vakfının istatistiklerine......bakman arasındakifark nedir?Fark
etmez gibi.Şans kurabiyesinin veya kaplumbağayumurtasının anlamsızlığı gerçeğinin......incelediğin
konuylabir ilgisi olamaz.Oysa ki bir grup anlamsız gerçeğinbir araya toplanıp,
bilimsel olarak......yorumlanması, tamamen uygun olabilir.Çünkü bilimsel
teorilerinen muhteşem tarafı......tekrarlanabilir deneyleredayanmalarıdır.
A: Haklısın Wally.Yani kehanetlereinanmak filan......muhtemelen
kendimizi sıkıntılardankurtarmak için bir yol.....böylece kendi
eylemlerimiziçin ferdi sorumluluk almamız gerekmez.Ancak kendini bilinç
dışılığaadadığında, bu seni her türlü......dehşet verici manipülasyonakarşı
zayıf düşürür.İçinde yer aldığım her iştemuhakkak tehlikeli bir şeyler vardı.Ayrıca
daima insanların hayatlarınamüdahale edip etmeme sorusu vardı......çünkü bu
atölyelerden birisiniyönetiyorsam, biraz doktor......biraz terapist ve biraz dapapaz
oluyordum.Ama ben doktorterapist ya da papaz değilim.Ve bu yeni çıkanmanastırların
veya......cemiyetlerin veya bahsettiğimizşeylerin kimileri......kurumsallaşmayabaşladılar
bile......ve bunun böyle olmasıbir bakıma faşistçe geliyor.Gün geçtikçe büyüyen
bir türkendinden memnun, seçici bir paranoya var......"Onlar" ve
"Biz" hissi,bu çok tedirgin edici.Ama şu var ki Wally, bilime bu
şekildeabartılı bir biçimde tapılmasının bizi......bu hale
getirdiğineinanıyorum.Bilim, tarafımızdan, bir şekildeher problemi
çözebilecek......sihirli bir güçmüşgibi tutuldu.Oldukça tersi oldu.Tamamen
tersi oldu.Her şeyi mahvetti.Bence bu şu andagördüğümüz bilime karşı......güçlü
ve derin bir tepkiduyulmasına ön ayak oldu......tıpkı 1930'ların Almanya'sındaortaya
çıkan Nazi iblislerinin......belirli bir baskıcı bilgi,kültür ve rasyonel
düşünceye......karşı ön ayak olduğu gibi.Potansiyel olarak çok tehlikeli bir
şeydenbahsettiğimiz konusunda hemfikirim.Ama modern bilim özellikledaha az
tehlikeli olmadı.
W: Haklısın. Sana katılıyorum.Tamamen katılıyorum.İşin aslı
şu ki... beni rahatsız eden şeyinne olduğunu sanırım biliyorum.Hiçbir şey yapmamaya
çalıştığın anlar yaratmak......fikrini kabul etmiyorum.Sanırım bir şeyleryapmak
bizim doğamızda var.Bir şeyler yapmalıyız.Sanırım amaçlılık, bizim basit......insan
doğamızınayrılmaz bir parçası.Bu olmadan yaşayabileceğimizisöylemek, bir
ağacın......dalları veya kökleri olmadanyaşayabileceğini söylemek gibi bir şey.Ama
esasında dalları veya kökleriolmazsa artık ağaç olmaz.Sadece bir kütük olur.Demek
istediğimi anlatabiliyor muyum?Diğer bir deyişle, evde oturuyorumve yapacak bir
şeyim yok......ben de bir kitap alıyorum elime.Orada hiçbir şey yapmadan oturupdurmanın
neresi muhteşem?Saçma geliyor.
A: Peki ya Debby oradaysa?
W: Aynı şey.Gerçekten de iki kişininhiçbir şey...yapmadan,
sadece birlikteolması mümkün müdür?Gerçekten de yaşayacakları,her zaman......kullandığımız
"ilişki" kelimesişeklinde mi olacak?Yani bu ne anlama geliyor ki?Ya
oturup sohbetedeceğiz ya, ne bileyim......çöpü dökmeye çıkartacağızyahut tek
başımıza......ya da beraber,bir şeyler yapacağız.Ne demek istediğimi anlıyor
musun?Öyle basitçe, sadeceoturmanın manası nedir ki?
A:Bu seni sinirlendiriyor.
W: Niye sinirlendirmesin ki?Bana çok saçma geliyor.
A:Çok enteresan Wally.Batı Tibet, Ladakh'a gitmiştim ve
oradabir çiftlikte bir ay kadar kalmıştım......akşam saatlerinde insanlar çay
içmeyegelirlerdi ve kimse konuşmazdı.Tabii söyleyecekleri bir şey yoksaama
neredeyse hiç olmazdı.Orada öylece oturur, çaylarını içerlerdve bu onları hiç
rahatsız etmezdi.Problem şu Wally, sürekli hareketliolup bir şeyler
yapılabilir......ama bence bu tarz şeyleriyaparken bile kişinin......aslında
içiölmüş olabilir.Bütün bu işleri gerçekleştiriyorsunama bunları
yaparken......bir dürtü mü hissediyorsunyoksa evvelden......konuştuğumuz gibi
mekanikbir şekilde mi yapıyorsun? Çünkü bunları mekanik bir biçimdeyapıyorsan gerçekten
yaşamını......değiştirmengerektiğini düşünüyorum.Hani bilirsin, gençken süreklibirileriyle
randevuya çıkarsın.Dansa filan gidersin.Özgürce dolanırsın.Ve sonra bir gün
kendini birilişkinin içerisinde bulursun......ve birden her şey donar.Bu işin için
degeçerlidir.Demek istediğim, tabii içingerçekten yaşıyorsa......zaten bir
sorunyok demektir.Küçük bir odadabirisiyle beraber yaşıyorsan......ve birlikte
yaşadığın kişiylearanızda bir yaşam paylaşılıyorsa......o odada başlı başınabir
macera yaşanıyor olabilir.Ama her zaman 'şeylerin'ölme tehlikesi vardır.Öyle
olursa da, Kerouac gibiaylak filan olup yollara düşmek......gerektiğinidüşünüyorum.Buna
gerçekten inanıyorum.Biliyor musun, hayatını yollardageçirmek o kadar da güzel
değil.Benim öncelikli tercihimyapabiliyorsan o odada kalmaktır.Ama birisiyle
çok uzun süreberaber olduğunda, hani insanlar..."Tabii artık eskisi kadar
müthiş değilama böyle olması da doğal." derler."Romantizmin ilk
mahcubiyeti gittive böyle de olmak zorundaydı."Buna kesinlikle katılmıyorum.Ama
kendine daima, açık yüreklilikleşu soruyu sorman gerektiğine
inanıyorum:Evliliğin halen bir evlilik mi?O kutsallığı halen barındırıyor mu?Tıpkı
yaptığın iştekikutsallığı sorgulaman gerektiği gibi...Halen orada mı?Bu çok
korkutucu bir şey Wally,birden fark ediyorsun ki......Tanrım, ben hayatımı yaşadığımı
sanıyordumoysa insan bile değilmişim.Oyuncu olmuşum.Yaşamamışım. Yaşarmış gibi
yapmışım.Baba rolünü oynamışım.Koca rolünü oynamışım.Arkadaş rolünü oynamışım.Yazar,
yönetmen ya da her neysemo rolü oynamışım.Bu insanla aynı odada yaşamışımama
onu gerçekten görmemişim.Gerçekten işitmemişim.Gerçekten beraber olmamışım.
Seni bilemem Wally ama ben......insan olmayı öğrenmek
içinkendimi bir nevi antrenman programına soktum.Nasıl bir
şeylerhissedebiliyordum? Bilmiyorum.Nelerden hoşlanırdım? Nasıl insanlarlabirlikte
olmak isterim? Anlatabildim mi?Bunu öğrenebilmemiçin tek yolun, tüm sesleri......kesmek
ve sürekli rol yapmayıbırakmak olduğunu düşündüm......ve içimdeki sese kulak
verdim.Bunu yapman gerektiği zamanbir an geliyor sanırım.Belki belli bir sırada
yapılmalıdır,önce Sahra'ya gitmelisindir......belki evde de yapabilirsin.Ama
sesleri susturman gerekiyor.
W:Evet. Ben şahsen...Ben pek......Ben genellikle pek...Böyle
sessiz anlardan hoşlanmam.Sevmiyorum.Bunun altında... bilmiyorum,Freudian bir
düşünce mi vardır...Ama anlarsın, bilinçsizdürtülerin korkusu......veya kişisel
saldırganlığımveya her neyse......eğer ortalık çok sessizleşirse,kendimi
otururken buluyorum......hani öncedenbahsettiğimiz gibi......Yani ister kendi
başıma olayımister yanımda birisi olsun......benim içimibu his kaplıyor......"Aman
Tanrım.İfşa oldum."Başka bir deyişle, her hangi birişi yapmak için yeterli
olabilirim......ama bir insan olmakiçin yeterli birisi değilim.Yani demek
istediğim, ben...Eğer sadece... burada tutulsamve bir şeyler yapmama izin
verilmese......tek yapabildiğimorada olmaksa......çökerim.Söylemeye çalıştığım,
ben......her sınavınüstesinden gelebilirim......hatta gereken çabayı gösterecekolursam
"A" bile alabilirim......ama bunu nasıl......bunu nasıl geçeceğime
dairhiçbir fikrim yok.Yani... Yani bunun birsınav olmadığının farkındayım...Ama
bir sınavmış gibi bakarsak......bundan çakarmışımgibi geliyor.Bu... Bu çok
korkunç.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder