hayat çok berbat ve bu konuda yapabileceğim bişey yok.
üzgünüm.
hayır çalışmıyor.
gittim kendimi dövdürdüm bizim çaycı tatara biraz. fayt kılabın felsefesini şimdi daha iyi anlıyorum. ya da şark bülbülü'nün. ne be. rahatladım mı ne.
günün en komik hikayesi ise yine corcika'dan. yine iş hayatında patlayan yersiz kahkahalar. bi karar aldım bundan böyle iş hayatımda iş yapıcam özel hayatımda özel.
corcika bir süredir aşık ve durmaksızın saçmalıyor. dün akşam daha fazla dayanamayarak aşık olduğu adama uzun bir mesaj yazma yöntemiyle saçmalamayı uygun görmüş. bunu yaparken de çok içkiliymiş. yanında çakmağı çaksan, o türküyü söylemeye bile başlarmış yani okkadar içkiliymiş düşün. mesajında özetle, yani bak ben böyle böyleyim, sen de artık naparsın bilmem filan gibi bişeyler yazmış. ama tuhaf olan, her daim içten içe bir akademisyen olmak isteyen corcika'nın, o alkollü kafaya rağmen(ya da tamamen ondan), bu bilimsel aşk mektubuna koyduğu başlık ve yanındaki; o ne o, sayı mı, parantez içinde:
"bana yine şarkılar söyleten adam(1)
Ignoro historia huius. Ubi partes ingredi, bene quantum potest . Sit amicitia bi guy lectus. Consilio qua longior.
soleas domo dixit experientia tot feminae omnes dederunt vitae ordinem nondum enim sciebant quod hic non quaerit. recte.
soleas domo dixit experientia tot feminae omnes dederunt vitae ordinem nondum enim sciebant quod hic non quaerit. recte.
(1) mfö yandım yandım"
aşk mektubuna rujlu dudak izi çıkaranları biliriz, köşesine gerçek gonca gül yapıştıranlar da oldu bu ülke de. ama dipnot koyanına ilk defa rastladım dostlarım. hayret nasıl olmuş da, o gazla dipnotun ikincisini de düşmemiş: (2) a.g.e. filan.
ve mektubun içeriğini özel hayata saygımdan google translate aracılığıyla başka bir dile çevirip koydum buraya. çünkü kimse okuyamasın. gözünü sevdiğimin google translate'i de öyle güzel çalışıyor ki. önce türkçe yazıp şu dile çevir dedikten sonra kendi çevirdiği o metni, şimdi tekrar türkçeye dönder dediğinizde allak bullak oluyor, mosmor oluyor, altüst oluyor ve orjinal metinle bağını kaybediyor. deneyin yüzdeyüz çalışıyor.
ve mektubun içeriğini özel hayata saygımdan google translate aracılığıyla başka bir dile çevirip koydum buraya. çünkü kimse okuyamasın. gözünü sevdiğimin google translate'i de öyle güzel çalışıyor ki. önce türkçe yazıp şu dile çevir dedikten sonra kendi çevirdiği o metni, şimdi tekrar türkçeye dönder dediğinizde allak bullak oluyor, mosmor oluyor, altüst oluyor ve orjinal metinle bağını kaybediyor. deneyin yüzdeyüz çalışıyor.
kahveye sigaraya gittim, kahve falı kapayıp geldim. her zamanki iş yeri oyalamacası. mola avuntusu.
baktım bu sefer kahve bardağının tabağa tam oturmamasını fırsat bilen telve bulamacı, o boşlukta gel-git yapmaktaydı. daha önce fal için kahve kapattığı halde böyle bişeye hiç rastlamayanlar, görüntü olarak bu tarifimden hiçbirşey anlamadılar. onlar omuz silksinler, anlayanlar beri gelsinler, du levande siz de kaybolun gözüm görmesin allahın cezaları. demek istediğim o telve bulamacının ritmik hareketleri kahveye bir canlıymış görüntüsü vermekteydi. yaşamın telve ortamına bir tezahürü olabilir miydi. bilmiyorum clara, gerçekten artık hiç bişey bilmiyori.
ki ben aslında sadece kelebek yutmak istiyodum dedim. ona da kuzuların sessizliği dediler aq.