metroda parlak kıpkırmızı koltuklardan birine yerleştim. kemik rengi çoraplı, fındık rengi papuçlu ve yine fındık rengi üçgen bir sırt çantası olan haki yeşil elbiseli bir kadın girdi içeri, peşinden koyu yeşil spor bir ceket içine mavi gömlek giymiş bir adam. karşımdaki boş kırmızılara oturdular. aralarında sakin sarımtrak konuşmalar yaptılar.
bir süre sonra kadın karşısındaki kara pencereye bakıp alı al moru mor bir şaşkınlık yaşadı, devamında kaçamak bakışlar attı aynı noktaya. yanındaki adama da göstermedi gördüğünü. halbuki türk filmlerinde çiftler orda burda kırlarda filan hep birbirlerine bişeyler gösterirlerdi. gerçi arkada da neşeli bi müzik de olurdu böyle zamanlarda, metroda robotik durak uyarılarından başka ses yoktu. kadın kemik rengi bacaklarını oynatıp durdu oturduğu yerde.
üç şehir grisi saat sonra, bir araba içinde karşıma çıktı aynı çift. yeşil bir evin önünde. yanlarından geçerken duydum kadının sesindeki laciverti, "bizde banyo bıçağı olacaktı" dedi. bunun üzerine birlikte güldüler beyaz beyaz. ayrılırken renk vermediler.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder