2.08.2011

yeni eve anne girmesi

çocukluğun huzurlu gecelerinden en çok aklımda kalan şey, bazı geceler ben uykumun en pembe yerindeyken annemin elinde, ağzına kadar sıcak süt dolu bir bardakla gelip beni uyandırması. 
bu 'ara sıcak'la hiç de uykum kaçmazdı, uyku uykuyla mayalanır, sütümü içtikten sonra daha da derine dalardım hep.
uykudan tam çıkmadığım ama gözlerimi de açamadığım o arafta, annem daha odama doğru yürürken süt kaymak tutmasın diye(süt kaymağından hep iğrendim) çay kaşığı ile çın çın karıştırışını duyardım. aslında ordan başlıyo hikaye. o çın çın bardağa vuran çay kaşığının sesinden. sonra annemin sesi, sonra uzandığım bardağın sıcaklığı... gözlerim kapalı kafaya dikerdim direk sütü.
hemen ardından sıcak yorganın altında tekrar kayboluş... 

bi ev,  içinde anne olunca ev oluyo. öbür türlü otel odası, martı yuvası, garson odası filan gibi bişe. anne geliyo, evin içinde dolanıyo, mutfaktan bi takım sesler geliyo, anne hep bişeler konuşuyo. ama konuşurken gözünün içine içine bakıyo. anlattıklarının çoğu yüzyıllık hikayeler. diyo böyle mıkır mıkır. sende diyosun bişeler mıkır mıkır. tüm konuşulanlar ve konuşulacaklar ezberde. ama olsun güzel oluyo.

2 yorum :

  1. sütün içinde bal yok muydu? büyün benim kızım, güzelleşsin benim kızım gibi laflar?

    YanıtlaSil
  2. vardı. ben sütü hep sevdim de, sütün içinde balı hiç sevemedim. bu tercih durumu semih kaplanoğlunun üçlemesinde bile değişmeyince artık konuyu kapadım. :)

    ama bak kakaolu süte taparım.

    YanıtlaSil