"uzun yazılar yazarak kimsenin sabrını denemiyordum aslında. ben sadece."
b.s.
..duramadım. sanırım önce gemilere olan tuhaf düşkünlüğümden bahsetmem yerinde olur. gemilerin hastasıyım. gözlerimi alamam ben onlardan.
gemiler, benim gördüğüm halde gözlerime inanamadığım şeylerdir hep. boş zamanlarımda gemi fotoğrafları toplarım.
gemide olmayla ilgilenmem, gemiye karşıdan bakmaya inanırım. dibinde olmaktan korkuyla karışık bir zevk alırım. (böyle bir iş görüşmesi yaptığımı düşündüm şimdi. "biraz kendinizden bahseder misiniz" denildiğinde bunları söylediğimi hahaha)
büyük gemiler beni büyüler. her türlüsü. yolcu gemileri, savaş gemisi, kum çıkarma gemisi, gemi formunda olan hepsi. şu üstünde uçak pisti olanlar dışında demek istiyorum. onlar berbatlar. batan gemileri de severim. tabi titanik de buna dahil. gerçek hikayesi, fotoğrafları, filmi, "celine dion" dışında herşeyi.
gemide olmayla ilgilenmem, gemiye karşıdan bakmaya inanırım. dibinde olmaktan korkuyla karışık bir zevk alırım. (böyle bir iş görüşmesi yaptığımı düşündüm şimdi. "biraz kendinizden bahseder misiniz" denildiğinde bunları söylediğimi hahaha)
büyük gemiler beni büyüler. her türlüsü. yolcu gemileri, savaş gemisi, kum çıkarma gemisi, gemi formunda olan hepsi. şu üstünde uçak pisti olanlar dışında demek istiyorum. onlar berbatlar. batan gemileri de severim. tabi titanik de buna dahil. gerçek hikayesi, fotoğrafları, filmi, "celine dion" dışında herşeyi.
bazen tıpkı bir açık hava sergisini ziyaret etmek gibi, açıklarda gelişigüzel duran o gemileri görmek için deniz otobüsüyle bakırköye giderim. işim olmadığı halde... hayır tamam aslında bakırköy'de bir işim yoksa sırf gemileri görmek için hiç gitmedim. ama gitmeyi düşündüm. her bakırköy yolculuğunda gemilere bakarken düşündüm bunu. arada bir, sırf gemileri ziyaret etmek için atla idoya dedim. kısmet olmadı.
![]() |
"hayat var" adlı filmden bir kare |
![]() |
Selin-S |
ha bir de selin-s.... ah selinse...
hani kumkapı sahilinde 7 yıl boyunca yarı yatık yarı batık duran honduras bandıralı gemi. o orada öylece yatarken, nice dizilere, filmlere dekor olurken, bütün o süre boyunca ben izmirdeydim. bir fırsat bulup da ziyaret edemedim. bir gün denizi kirletiyor diye kaldıracaklarını okudum gazetede. paniğe kapıldım. sırf selin-s için, kimseye de haber etmeden günü birlik gitmeyi düşündüm. gidemedim. kısmet olmadı.
neyse ki hayal kurmak diye bişey icat olmuş. onlar o devasa yapılarıyla suyun üzerindeyken kendimi denizde, o geminin dibinde hayal ettiğimde çıldıracak gibi olurum. (tabi ki hayalimde geminin pervaneleri ben oradayken çalışmaz. lütfen biraz mantık! yeri gelmişken şu gemileri neden pervanesiz yapmazlar kuzum? gerçekten akıl almıyor)
rüyalarımda düzensiz aralıklarla gemi görürüm. hatırlamadıklarımı da hesaba katarsak katrilyarlarca gemili rüyam var.(örnek rüya 1: hayırlara giden bir rüya örneği) bu rüyalardaki temel duygularsa hep aynı. korkuyla karışık tuhaf bi mutluluk. gemilerin benim için ne ifade ettiğiyle ilgili çok düşündüm, psikanaliz kitapları okudum ama bir sonuç alamadım. ne freud ne jung, insandaki gemi aşkı ile ilgili tek kelime etmemişler. en akla yakın tahmini birçok rüyamı dinlemiş olan arkadaşım fincan yaptı ve gemilerin azametini hayatla ilişkilendirmiş olabileceğimi söyledi. bilmem. belki.
örnek rüya 2:
örnek rüya 2:
queen mary 2 ve tanrı kavramı üzerine tekrar düşünmek güya benim deniz kıyısında derme çatma bir evim var. ben evimin önünde yüzüyorum. ev o kadar yakın ki, annem verandada örgü örerken ilmek kaçırsa, görüp uyarabilirim. deniz derin, öyle ki, hiç açılmamış olduğum halde, kafamı suyun üstünde tutmak için açılmış kadar efor sarfediyorum. ben suda takılırken eve arkamı döndüğümde birden dibimde devasa, queen mary 2 kadar büyük ve güzel bir gemiyle karşılaşıyorum.o kadar korkunç ki... ama gemiye bakıyorum allaaam o kadar güzel ki...öyle hayran hayran bakarken kendime geliyorum, lanet pervaneleri her an çalışabilir, çabuk davranayım sudan çıkayım da şuna dünya gözüyle karşıdan bakayım diyorum. bir kulaç iki kulaç.. hala aynı yerdeyim. uzaklaşamıyorum! yüzüyorum yüzüyorum gemi hala dibimde. beni takip ediyor olamaz çünkü ev hala aynı uzaklıkta. ev o kadar yakın ki annemden havlumu istesem kalkıp uzatması yetecek. halbuki "anne havluyu bırak elini uzat, buradan çıkamıyorum çek beni" desene! rüya kafası işte, demiyorum.
ayrıca bi saniye bu ne saçma şey? annem nerdeyse evi biçecek kadar yakın kocaman gemiyi görmüyor mu? sorsam belki "yine gemi rüyası görüyosun burcu" diyecek ve uyanacağım. sormuyorum.gemiyle ev arasında kıç kadar yerde debelendim durdum bilinmez rüya zamanı boyunca. neden sonra denizden yeni çıkmış gibi su içinde ve korkuyla uyandım.
![]() |
costa concordia |
bir kaç gündür fotoğraflarından gözlerimi alamıyorum. geminin (maalesef 6 kişinin ölümüne sebep olan bir kazayla) battığı yer, istesen olmayacak tuhaf bir kompozisyon oluşturuyor. bir yerleşim yerinin kıyısında, küçük ve bodur evlerin, sıradan kasaba yaşamının karşısında, devasa kütlesiyle yıkılmış bir gemi duruyor. tek kelimeyle olağan-dışı. iki kelimeyle olağandışı güzel. kasabayı da içine alan açılardan çekilmiş en güzel fotoğraflarından özellikle biri beni yeniden hiç gerçekleşemeyecek bir hayale sürüklüyor.
![]() |
costa concordia manzaralı şanslı otel |
şimdi kenarda üç beş kuruş param olsa,
iki gece kalsam o olağan-dışı manzarası olan küçük motelde... sigaram içkim olsun, yemek filan da istemem hani... otursam manzaranın karşısına, sadece gözlerimle değil, tüm duyu organlarımla zihnime yerleştirsem görüntüsünü. esen rüzgarla gelen batık gemi kokusuyla karışık deniz kokusunu, kıyı kasabasının kokusunu, aşağıda akan gündelik yaşamın kokusunu hepsini bir bütün olarak çeksem içime... ah ulan be.
aslında gidilebilir. ama acele etmek lazım. ya da olmayacak duaya... yok neyse yaa. ikinci bir selin-s acısı daha taşıyamaz bu kalbim.
En alttaki fotoğraf insanı alt üst ediyor...
YanıtlaSilbence de.
YanıtlaSilfakat takip ettiğim kadarıyla ölü sayısı 20'nin üstündeymiş, hala bulunamayan yolcular varmış.
görüntüyü seviyorum ama görüntünün getirdiği gerçek yüzünden motelin balkonundan manzaraya baktığımı hayal edemiyorum pek. manzaranın içine, gemiden çıkarılıp sedyeyle götürülen cesetler girip çıkıyor. kurtarma ekipleri dönüp bana bakıyorlar: biz neyin gayretindeyiz sen neyin peşinde der gibi.
Senin otel fantezine saygı duyuyorum tabi, kendi adıma konuşayım: ben orada otel görmüyorum. Aslına bakarsan ölen ya da kaybolan insanlar da görmüyorum.
YanıtlaSilNe gördüğümü ifade edemiyorum şu anda, ama son derece tekinsiz bir duygu yaratıyor bende; siz almanların "unheimlich" dediğiniz şey gibi...