9.02.2012

bir çılgınlı keder bulurum seni

bu blog vesilesiyle arada bir yazıştığımız, uzun zamandır yazdıklarımı takip ettiğini bildiğim antioğlakla, geçen akşam bir çılgınlık edip hayatımızda minik bir heyecan dalgası yarattık. 
buluştuk!
birbirimizi hiç tanımıyorduk. 

dönerci john
her ne kadar onun hakkımda yazılarımdan yola çıkarak bir fikri olsa da, internetle sosyalleşen tuhaf insan alemi söz konusu olunca, edindiği fikrin hiç bir kıymeti olmayadabilirdi. sanal alemde istediği kişi olanlardan biri çıkabilirdim. dönerci john gibi.

benim aldığım risk de az değildi.
benim için eskide kalmış ama yılların bir türlü eskitemediği(aşkta hakan peker olmak diyebilcaamız) saplantılı sevgili, kötü bir sürpriz yaparak karşıma çıkabilirdi. 
hadi bu kadar berbat olmazdı da, buluştuğum kişi, zebra desenli tayt giymiş, baygın bakışlı serengillerden bir kokoş olabilirdi. 

neyse ki, gayet ekose montlu, başına gayet günlük kış yaşamı beresi takmış, gayet kalın botlu kendi halinde güzel, hoş, tatlı bir kadınla karşılaştım. ben de gayet süper kahraman paltolu, gayet işten çıkmış halde, gayet ha gayret bi insandım. 

yolda laflamaya başlayıp oturduk bir yerlere. ben buluşmadan önce "eh olmadı 1-2 saat oturup kaçarım" diye bi ihtimal bile koymuşken, akşamın ilerleyen saatlerinde hoş sohbetin ve biranın tadıyla karışık "ne iyi etmişiz de buluşup tanışmışız" duygusu içindeydim. 
sonra oturduğumuz yerde dali'ye rastladım. dali, üç ayda bir görüştüğünüz de sohbeti tatlı gelen bir adamdır. karşılıklı "nerelerdesin yaa, üç ay oldu mu görüşmeyeli" diyerek selamlaştık. o da katıldı bize.
zaman su gibi akarken ringo ringo biralardan sonra, çok da içmediğim halde ben, 
kelle oldum.

antioğlak, bahsettiği gibi sağlam içici bir kardeşimiz olarak, kah götünden yakmaya çalıştığım sigara için uyardı, kah midye mi yesek demelerime takılmadı. velhasıl sanki çok uzun zamandır birbirimizi tanıyormuşuz, sağlam arkadaşlar gibi içtenlikle geçirdik vakti. içtenliğin gözünü seveyim, arkadaşlıklarda içtenliğin üstüne erdem tanımam.

balkabağı olmadan evlere dağılmak üzere çıktık. bokumu donduran soğukla yüzleşince ne akla hizmetse kardeşimi aradım, beni alsan iyi olur bakarsın iklim değişir akdeniz olur dedim. yolda buluştuk, kaç tane içtin de böyle oldun dedi bana. ne olmuşsam? nolmuşum ki, şehla mı olmuşum dedim. iki ellilik iki otuzluk içtiğimi söyledim. ne şanslısın deyip güldü bana ergenlik sivilcesi. 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder