Her derde, devadır üzüm
Nedense, geldi bana hüzün
Sıkıldığınızda, dişlerinizi büzün
Bunların geçmesi için, al üzüm
Fikret Gürsoy
araştırmacı-yazar-şair-Proğramcı
itiraf dat kam: hayatımda bir kavanoz kuru üzüm reçeli var. tam merkezde. kaçtıkça yapış yapışıyorum.
iki günlüğüne ankara'ya giden ytong şefi'ne annesinin yaptığı o reçelden bir kavanoz daha getirmemesini söylediğimde ytong, çoktan kucağında reçelle geri dönmek üzere yola çıkmıştı bile. geç kalmıştım söylemekte... belki de kendimi kandırıyordum. hem kaçıyor hem de istiyorum onu.
mutfakta baharat kavanozlarıyla poşet çayları doldurduğumuz kutu arasında, o vanilya kokulu tenine çok yakışan kahverengi kapaklı eski bir nescafe kavanozunda öylece durmakta. karşı konulmaz cazibesini bilmezmiş gibi, herhangi bir reçel gibi davranıyor ya, bu kendi lezzetine kayıtsız tavrı beni daha da delirtiyor.
evdeki varlığı tüm yeme alışkanlıklarımı altüst etti. o evde varken diğer kahvaltılıklarla aram yok. kaşıklaya kaşıklaya tek başına ve bir oturuşta bitirip tesirinden kurtulmak da mümkün elbet. lakin artık var olmadığı bir mutfağa girmek fikri bile uykularımı kaçırıyor.
kaldı ki, kavanozdaki sessiz ve tüketilmeye amade duruşuna bakıp aldanmamalı. doğada bir kere varlık bulmuş hangi şey gerçek anlamda yok olur ki? şeyler, sadece form değiştirip kaldıkları yerden devam ederler hikayelerine.
yani kuru üzüm reçelim de, eğer cazibesine dayanamayıp onu kısa zamanda tüketirsem vücudumda yağa dönüşerek varlığını devam ettirecek... hem belki baktıkça onu hatırlamam için bel çevremde aşk simidi şekline girerek beni sarabilir bile... aklı sıra bana onunla dolmuş belime baktıkça geçirdiğimiz mutlu anları hatırlatacak... aptal reçel! evet, seni istiyorum ama benimki bir tutku...
senin aşkınsa belli ki işgalci... hatta yerine göre simitçi...
beni deforme ederek varolmana izin veremem...
çağırıp durma beni kuru üzümüm, üzgünüm.
seni yavaş yavaş,
her birlikte oluşumuzdan sonra izlerini 50 dakka cardio yaparak vücudumdan sile sile tüketeceğim...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder