nerden nereye. bazen etrafımdaki hikayelerin bana serbest çağrıştırdıklarına ben de hayret ediyorum. mesela ne alaka japon işi? zaten japon okurlarım şu yazdıklarımı okisalar derler ki, burcu neyin derdinde biz can derdinde. hakkaten ha.

öyle geldi ne bileyim. televizyonda rastlamayalı, adını anmayalı belki yıllar olmuştur. ama arkadaşın anlattığı hikaye üzerine aklıma gelince, iki sunum arası o bet ruh hali içinde nası keyiflendim. belki de sunumlarla geçen gün içinde bu filmin hatırasını kendim çağırdım.
87 yılında yapıldığına göre ben izlediğimde çooook küçüktüm. zaten bu filmi o zamanlar nasıl eğlenerek ve duygulu robotun haline üzülerek izlediğim dün gibi aklımda. ama özellikle fatma girik'in o rengarenk ve parlak elbisesine bayılmıştım. o elbisenin aynısından benim de olsaydı... ben de giyseydim... o kadar güzel gelmişti, çocuk işte. zevksizlik zirvede. -diycem ama şimdi buldum nette bir görselini, ulan hala güzel geliyo allah beni kahretmesin. benim içimde bıraksam nası bi çöpçü yaşıyo, ürküyorum kendimden.
yok yav, çocukluğu hatırlattığından olmalı bu sempati...
yok yav, çocukluğu hatırlattığından olmalı bu sempati...
şu arkadaki çekyatlar, kılıfları, oturunca oluşan göt yeri, hep vardı evlerde. |
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder