27.12.2011

iş hayatı sayesinde tanışılan üşütükler


geçenlerde ofise bir kadın geldi.
önce müdüre bişeyler anlattı. ara ara kıkırdadı, cıvıldadı. sanki nası desem böyle yerinde durmakta çok zorlandı. giderayak bana da uğradı, kendini tanıttı ve kartvizitini verdi.

müdürle konuştuğu sırada kadında üşütükçe bişeyler olduğunu düşünmüştüm. sonra karşımda gördüğümde emin oldum. 
gülümsediğinde kadının yüzünde bir kuş havalanıyordu. ama yaşama sevincinden filan değil, yüzünün şeklinden. öyle bişeydi ki, her ne sebeple olursa olsun gülümsediğinde o kuş havalanacaktı ordan. aynı anda çığlık da atarsa mesela, yüzünü görenler bu kuş için "kesinlikle martı! sence? bence de." diyeceklerdi. konuşmaya başladığındaysa yüzünde gizlenen v harfi belirgin bir biçimde ortaya çıkıyordu. 

kadın gidince kalktım yerimden, kadının arkasından kapanan kapıyı göstererek ofistekilere:
- sanki birazz..
ofistekiler kafalarını kaldırmadan işlerini yapmaya devam ederlerken, bir ağızdan "deli o, burcu" dediler. kapıyla konu aynı anda kapandı. film gibiydi. odama döndüm. 

***

dün dehşetli bir iş yoğunluğu içindeyken yanıma müşterilerden biri yaklaştı ve şöyle dedi:
"yılbaşı ağacınız atatürk'ün önüne gelmiş, önünü kapıyor."
 ?
işi gücü bıraktım, baktım adama. devam etti:
"bu ağacı başka bi yere koyamaz mıydınız?"

yılbaşı ağacının arkasında kalan resmini görmezsek atatürk'ü unuturuz diye endişelenen bu duyarlı yurttaşa daha da baktım. belli ki hassasiyet atatürkten çok yılbaşı ağacınaydı.

döndüm atatürk'e baktım, yüzünde gücenmiş bir ifade aradım.
kitli kafasını açacak anahtar sözcükler filan düşünmedim zaten yok öyle bişey,
ama durup dururken ona hırlama imkanı da verecek değildim. dedim ki,
"olur, ağacı biraz kenara çekeriz"  

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder